Merhaba;
Sanırım ilk Leylak Dalı’nda gördüm ama
sonra bir sürü blogda okumaya başladım bu etkinliği. Meğer kaynağı Sonik Hanım’mış. Eskiden mim falan derdik
bunlara, şimdi adı challenge oldu ya neyse! :) Ne zamandır görüyordum ama ben
böyle şeyleri hiç devam ettiremediğimden hiç girişmek istemedim ama sonra
dayanamadım. Birkaç gündür de kendimi ikna etmeye çalışıyorum. Zaten 1 Ocaktan
beri her gün eksiksiz olarak yazıyorum. Evet, kendi kendime bu ay hiç fire
vermeden yazabilir miyimi kanıtlamaya çalışıyorum. Bu güne kadar eksik olmadı
şükür. Bu soruların cevaplarını da ekleyeyim yazıların sonuna, ne çıkar dedim. İşte
bugün başlıyorum.
1-
5 sözcükle kendini anlat.
Uykuyu ve yemek
yemeği sevmeyen:
Gerçekten çok yorucu eylemler bana göre. Vücut yorulmasa, ihtiyaç duymasa hiç
aramam.
Meraklı: Meraktır insanı dinç tutan ve
yaşatan.
Ağlak: Ağlamaktan nefret ederim ve
genelde (bir iki kişi hariç) insanların yanında ağlayamam ama çok duygusalım,
elimde değil.
İyimser olmaya
çalışan bir kötümser:
Zamanında mail adresini bile pessimistic olarak alan birinden bahsediyoruz. Ama
iyi düşün iyi olsun mottosundan iyimser olmaya çalışıyorum.
Düşünen:
Uykumda bile düşünüyorum. Seviyorum düşünmeyi, planlamayı, fikir yürütmeyi ama
uykuda düşünmek nedir abi! Yoruluyor beynim.
2-
Kalbini kazanmanın 5 yolu:
Zeka:
Zeki insanlara bayılırım.
Merhamet:
İnsan olmayı bilmek gerekir.
Kitap
okuyan insanları ayrı bir severim.
Samimiyet
çok önemli bir şey hayatımda. Ağız burun yaya yaya konuşanın ağzının ortasına
geçiresim geliyor bazen. Ben sinirli bir insanım ve böyle insanlarla vakit
kaybetmek beni çok sinirlendiriyor.
Son
olarak da işinde başarılı, hırslı insanları severim. Ama bu hırs başkalarının
kuyusunu kazmak için kullanılmıyorsa.
3-
Hayatın bir kitap/film olsa
türü ve adı ne olurdu?
:)
Hayatım film de olsa kitap da olsa komedili dramatik bir şey olurdu kesin. Çabalayan
çabalayan bir şey olamayan, başkalarına göre mükemmel ama kendine yetmeyen,
kendine yakıştıramadığı bir hayatta debelenip durmak benimkisi.
Adı
da “İnişli Çıkışlı Bir Hayatın İçinden Muhteşem Hatalar” falan olurdu herhalde.
:)
4-
Etrafındakiler hangi sorunun
çözümü için sana gelirler?
Valla
her şey için geliyorlar. Övünmek gibi olmasın ama iyi bir dinleyici olduğumu
düşünüyorum. Ama genelde iş, arkadaşlık ya da sevgili problemleri için
geliyorlar. Ben bu konularda pek iyi olmadığımı düşünsem de sanırım beni
seviyorlar. :) (Gerçi dört buçuk yıldır iyi giden bir ilişkim var, şimdi onu
yabana atmayayım.)
Şaka
bir yana, objektif olmaya çalışıyorum bir arkadaşım bana bir sorunu ile
geldiğinde. Direkt taraf tutmak yerine eğer yapabiliyorsam konuyu farklı
açılardan görmeye çalışıp yeniden önüne sürüyorum. Ya da hiçbir şey
yapamıyorsam sadece dinliyorum. Yargılamamaya çalışıyorum. Karşımdaki de ona
göre karar veriyor bence.
5-
Her zaman ve bazen özlediğin
iki şey:
Her
zaman özlediğim tek şey çocukluğum. Her şeyin daha masum ve daha sade olduğu
zamanlar. Çocukluğum benim için hep çok özeldir. 1990 doğumluyum. Sokakta oynamanın
ne demek olduğunu, arkadaşlıkları hep tattım ben. Çocukluğumu liseden mezun
oluncaya kadar olan o döneme yayarım ben. Bence hayatımın en güzel
zamanlarıydı.
Bazen
özlediğim şey ise çocukken yediğimiz bazı abur cuburlar: cino, çokomel, yumuyum
falan filan. Gerçi biz çok nadir zamanlarda yerdik ama olsun. :)
Haydi
bakalım, ilk 5 soruyu yanıtladım bir çırpıda. Kalanları da atlamadan her gün
yazabilirim umarım.
Yoksa siz hala katılmadınız mı? Haydi
siz de başlayın bugün.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder