21 Ocak 2017 Cumartesi

Challenge! Ben de Varım!

         


         Merhaba;
         Sanırım ilk Leylak Dalı’nda gördüm ama sonra bir sürü blogda okumaya başladım bu etkinliği. Meğer kaynağı Sonik Hanım’mış. Eskiden mim falan derdik bunlara, şimdi adı challenge oldu ya neyse! :) Ne zamandır görüyordum ama ben böyle şeyleri hiç devam ettiremediğimden hiç girişmek istemedim ama sonra dayanamadım. Birkaç gündür de kendimi ikna etmeye çalışıyorum. Zaten 1 Ocaktan beri her gün eksiksiz olarak yazıyorum. Evet, kendi kendime bu ay hiç fire vermeden yazabilir miyimi kanıtlamaya çalışıyorum. Bu güne kadar eksik olmadı şükür. Bu soruların cevaplarını da ekleyeyim yazıların sonuna, ne çıkar dedim. İşte bugün başlıyorum.
1-   5 sözcükle kendini anlat.
Uykuyu ve yemek yemeği sevmeyen: Gerçekten çok yorucu eylemler bana göre. Vücut yorulmasa, ihtiyaç duymasa hiç aramam.
Meraklı: Meraktır insanı dinç tutan ve yaşatan.
Ağlak: Ağlamaktan nefret ederim ve genelde (bir iki kişi hariç) insanların yanında ağlayamam ama çok duygusalım, elimde değil.
İyimser olmaya çalışan bir kötümser: Zamanında mail adresini bile pessimistic olarak alan birinden bahsediyoruz. Ama iyi düşün iyi olsun mottosundan iyimser olmaya çalışıyorum.
Düşünen: Uykumda bile düşünüyorum. Seviyorum düşünmeyi, planlamayı, fikir yürütmeyi ama uykuda düşünmek nedir abi! Yoruluyor beynim.
2-   Kalbini kazanmanın 5 yolu:
Zeka: Zeki insanlara bayılırım.
Merhamet: İnsan olmayı bilmek gerekir.
Kitap okuyan insanları ayrı bir severim.
Samimiyet çok önemli bir şey hayatımda. Ağız burun yaya yaya konuşanın ağzının ortasına geçiresim geliyor bazen. Ben sinirli bir insanım ve böyle insanlarla vakit kaybetmek beni çok sinirlendiriyor.
Son olarak da işinde başarılı, hırslı insanları severim. Ama bu hırs başkalarının kuyusunu kazmak için kullanılmıyorsa.
3-   Hayatın bir kitap/film olsa türü ve adı ne olurdu?
:) Hayatım film de olsa kitap da olsa komedili dramatik bir şey olurdu kesin. Çabalayan çabalayan bir şey olamayan, başkalarına göre mükemmel ama kendine yetmeyen, kendine yakıştıramadığı bir hayatta debelenip durmak benimkisi.
Adı da “İnişli Çıkışlı Bir Hayatın İçinden Muhteşem Hatalar” falan olurdu herhalde. :)
4-   Etrafındakiler hangi sorunun çözümü için sana gelirler?
Valla her şey için geliyorlar. Övünmek gibi olmasın ama iyi bir dinleyici olduğumu düşünüyorum. Ama genelde iş, arkadaşlık ya da sevgili problemleri için geliyorlar. Ben bu konularda pek iyi olmadığımı düşünsem de sanırım beni seviyorlar. :) (Gerçi dört buçuk yıldır iyi giden bir ilişkim var, şimdi onu yabana atmayayım.)
Şaka bir yana, objektif olmaya çalışıyorum bir arkadaşım bana bir sorunu ile geldiğinde. Direkt taraf tutmak yerine eğer yapabiliyorsam konuyu farklı açılardan görmeye çalışıp yeniden önüne sürüyorum. Ya da hiçbir şey yapamıyorsam sadece dinliyorum. Yargılamamaya çalışıyorum. Karşımdaki de ona göre karar veriyor bence.
5-   Her zaman ve bazen özlediğin iki şey:
Her zaman özlediğim tek şey çocukluğum. Her şeyin daha masum ve daha sade olduğu zamanlar. Çocukluğum benim için hep çok özeldir. 1990 doğumluyum. Sokakta oynamanın ne demek olduğunu, arkadaşlıkları hep tattım ben. Çocukluğumu liseden mezun oluncaya kadar olan o döneme yayarım ben. Bence hayatımın en güzel zamanlarıydı.
Bazen özlediğim şey ise çocukken yediğimiz bazı abur cuburlar: cino, çokomel, yumuyum falan filan. Gerçi biz çok nadir zamanlarda yerdik ama olsun. :)

Haydi bakalım, ilk 5 soruyu yanıtladım bir çırpıda. Kalanları da atlamadan her gün yazabilirim umarım.

         Yoksa siz hala katılmadınız mı? Haydi siz de başlayın bugün. 

Hiç yorum yok: