26 Ekim 2012 Cuma

Ne Okuyorum?


İçe Kapanış
Charles Baudelaire
Ataç Kitabevi


Ne Dinliyorum?


Zeki Müren
Dilek Çeşmesi

25 Ekim 2012 Perşembe

Bir Derdim Var

              İki Şehrin Hikâyesi (A Tale Of Two Cities)

         
         Bu kitap lise hazırlıkta benim dönem ödevimdi. İngilizce okuyup yine İngilizce özetini çıkarmıştım. Ondan önce bir kez Türkçesini okudum gibi geliyor ama emin de olamıyorum. Neyse Charles Dickens’ı çok sevdiğimden daha sonra da bu kitabı birkaç kez daha okumuşluğum vardır.
         Daha sonra üniversiteye geldim. Bin bir umutla,  belki İngilizceme İngilizce katarım diyerekten yeniden hazırlık okudum ben. İşte o zamanda dönemde üç İngilizce kitap okuyup onun özetini, bilmem neyini içeren bir kâğıdı teslim etmem gerekiyordu. Hazır elimde bu kitap var, üzerinden de kaç yıl geçti diye yeniden okudum bu kitabı. Tabii bu yine İngilizce. Zaten de elimdeki aynı kitap.
         Bu yıl. İngilizce dersinde hocamız sınavda sorumlu olacağınız konulardan birini açıklıyorum dedi taa ilk derste. Tatatadaammm… İki Şehrin Hikâyesi. :) Tabii bu kez seviyesi biraz daha ağır, bilmediğim kelime birazcık daha fazla. (İngilizcem de fena değildir bu arada.) Okuyorum yeniden.
         Ama işte şöyle bir derdim var. Doğru düzgün hatırlayamadığım için küçükken okudum mu okumadım mı bilemiyorum ve okumadım sayıyorum. Ben bu kitabın hiç Türkçesini okuyamadım yahu! Adamı çok seviyorum, kitabını çok seviyorum da nedense alıp da Türkçesini okumak nasip olmuyor bir türlü.
         Öyle işte. Bugünde böyle bir derdimi paylaşayım dedim.
         Şu an Balıkesir’de ailemin evindeyim. Pek bayram havası yaşamıyorum şahsen. Neden mi? Sınavlar yaklaşıyor. Köyde hem ders çalışamıyorum hem de bu kitabı çevirmem lazım diye ben köye gitmedim. Bizimkiler gitti. Yalnızım yani. Salı günü öğleden sonra geldiğimi ve daha sonra burnumu bile dışarı çıkartmadığımı düşünürsek pek bayram gelmiş sayılmaz bana.
         Yarın anneanneme gideyim ben en iyisi. Kuzen muzen görürüm hem. 

Nice Bayramlara


Kurban bayramınız mübarek olsun. Daha nice bayramlara inşallah. 

Ne Okuyorum?


Duvar
Jean Paul Sartre 
Ataç Kitabevi

21 Ekim 2012 Pazar

DIY - Fotoğraf Askısı


Bir ara ev aradığımdan bahsetmiştim, sonra da taşınma telaşım vardı. İşte ben sonunda taşındım. İkinci haftaya girmek üzereyim hatta yeni evimde. Şimdilik acil olan eşyaları aldım eve. Salonumda bir şey yok mesela. Onları da bayramdan döndükten sonra alacağım.
Ama işte salonun bir duvarına çakılmış böyle 4 tane çivi vardı ve gelip geçtikçe gözüme takılıyordu. Üstelik de kötü duruyor öyle. Sanırım eski kiracı tablo falan asmış. Neyse işte ben de böyle bir şey istiyordum zaten hep. Eski evde duvarlar değişik bir maddeyle boyandığından ve ben duvarları böyle çivilerle delik deşik etmek istemediğimden yapmamıştım. Burada başkası delmiş nasılsa. Ben de üzerine ip gerdim ve birkaç fotoğraf astım. 
Tabii daha bir sürü fotoğraf çıkarttırıp asacağım. Böyle çıplak kalmayacak yani. Bir de o klipsler yerine minik mandallar almalıyım. 
Adını da bilemedim. Derya Baykal gibi fotoğrafdanlık mı deseydim yoksa başka bir şey mi?! :Pp Fotoğraf askısı dedim geçtim. :))



DIY - Teneke Kutu Kaplama


Biri bezelye biri de mısır kutusu bunların. Böyle şeyleri kaplamayı sevdiğimden bunları da elden geçireyim dedim. 

Ne Okuyorum?


Şibumi
Trevanian 
E Yayınları

Bugün Ben...

           
            Bugün ben bu haldeyim. Yeni aldığım demlik ve sevdiceğin hediye ettiği kanji temalı bardağımla hem yeşil çay içmekte hem de Japonca çalışmaktayım.

13 Ekim 2012 Cumartesi

Ne Okuyorsun?


Başka kitap sitelerinde de üyeliklerim var ama en kolayı bu geliyor bana açıkçası. Çok fazla detay sormaması işime geliyor doğrusu. Diğer siteler de iyi ama çok soruyorlar be. Yok ne zaman başladın da ne zaman bitirdin de düşüncem nedir de falan da filan. Yıllar yıllar önce okuduğum bir kitaba ne zaman başlayıp ne zaman bitirdiğimi hatırlamam mümkün değil doğrusu.
O yüzden benim tercihim http://neokuyorsun.com/ oluyor.
Aklıma geldikçe ekliyorum okuduğum kitapları.
Kullanıcı adım: Elif Ayvaz

8 Ekim 2012 Pazartesi

Zemberek


         Güzel hayaller ve beklentilerle geldiğim şu üniversite hayatım insanların gerçek yüzlerini adeta tokat etkisi yaparcasına fark etmekten hiç geri kalmıyor maalesef ki.
         Beklentilerimi karşılamıyor Kuşadası, evet. Neyse bunu dert etmiyorum çok. İmkân yoksa ben imkan yaratıyorum bir yerden sonra.
         Ama arkadaş meselesi, sosyal ilişkiler tamamıyla çıkarcılığa dayalı. Herkes pragmatik!
         O kadar çok iyi gün dostum var ki ötesini göremiyorum artık. Ben herkesin işine koştururken, herkese birden yetmeye çalışırken; benim ihtiyacım olduğunda kimse yanımda olmuyor. Ne güzel!
         Aslında bu her yerde aynı. Balıkesir’de de farklı bir durum söz konusu değildi. Ama başka bir yere geldim ya bir kere farklı olacağını, her şeyin daha iyi olacağını düşledim bir kere. Ondan sonra da gelsin bir sürü hayal kırıklığı.
         İki gündür kendi kendime çırpınıyorum boş evin içinde resmen. Tek başıma! Biri de demiyor ki “Adresi ver, yardıma geliyorum.”
         Kırgınım. Nedense yorgunluğumdan da baskın geliyor bu bana.
         Boşuna demiyorum sende olmuyorsa kimse de olmuyor diye. Ya da sen hep varsın ama onlar hiç yok.
         Bir kez daha öğrendim üniversitede her şeyin çıkara dayalı olduğunu ve işlerine gelmiyorsa insanların nasıl ortadan sıvışabileceklerini.
         Teşekkürler hayat. :)

         *Zemberek: Zehir zembereğin zembereği. 

Ev Sorunu - 2



Bir süre önce burada ev aradığımdan bahsetmiştim. Hatta tam da şu yukarıdaki fotoğraftaki gibi bir ev de bulmuştum kendime. Tuttuktan sonra caydım ama çünkü okula gitmek için iki araç değiştirmem gerekiyordu ve hem yol çok uzak hem de daha pahalıya mâl olacaktı bana. Vazgeçtim ben de.
Her ne kadar arayışlarımı yavaşlatmış olsamda tam olarak kesmemiştim. Yine aramaya devam ediyordum. Sonra ev arkadaşımdan bir mesaj aldım. Ev sahibi hemen evi boşaltmamızı istemiş. Çünkü kendisi başka bir şehirdeki evini buraya taşıyacakmış. Aslında sözleşmemiz vardı ama eğer ev sahibi kendisi taşınıyorsa eve bir şey yapamıyormuşuz.
Neyse ki ben o mesajı aldığım gün bir ev bulmuştum ve ertesi gün evi görmeye gidecektim. Gittim de. 2 + 1 bir evdi bu. Biraz uzak olsa da merkeze ve okula hem kirası uygundu hem de önünden okula giden araç geçiyordu ki benim için en önemli şey de buydu. İçime de sindi ev. Kiraladım ben de. Bir yıllık sözleşme yaptık.
Yani ben bu evi geçen hafta cumartesi günü tuttum. Asıl ev sahibim Almanya’da yaşıyormuş ama onu vekâleten işlerini yürüten damadı İzmir’de yaşıyor. Cuma günü geldi zor da olsa elektrik -  su işlerini hallettik. Daha önceki kiracı kaçak elektrik kullanmış. Bunu çözmek zor oldu. Benimle ilgisi olmasa da bu olayın işimin gecikmesine neden olduğu aşikâr.  Neyse ki bir günde çözüldü de ben de temizliğe başlayabildim.
Dün başladım temizliğe, elektrik neyse de su olmayınca o da sarktı haliyle. Tek başıma yapıyorum temizliği ne yazık ki. Bugün de gittim ama bitiremedim daha. :( Salon ve balkon kaldı yalnızca. İki odam, banyom, mutfağım harika oldu ama ben de bittim. Çok yorgunum. Her kemiğim ayrı ayrı ağrıyor. Maalesef yarın da okul var. :(

7 Ekim 2012 Pazar

Ölmeyin


Pablo Neruda'yı çok severim. Bu şiirini okuyordum. Buraya da not düşeyim dedim. Dönüp dönüp okumak lazım. 

Yavaş yavaş ölürler
Seyahat etmeyenler,
Yavaş yavaş ölürler okumayanlar,
Müzik dinlemeyenler,
Vicdanlarında hoş görmeyi barındırmayanlar.

Yavaş yavaş ölürler,
İzzetinefislerini yıkanlar
Hiçbir zaman yardım
İstemeyenler.

Yavaş yavaş ölürler
Alışkanlıklara esir olanlar,
Her gün aynı yolları yürüyenler,
Ufuklarını genişletmeyen ve değiştirmeyenler,
Elbiselerinin rengini değiştirme riskine bile girmeyen,
Veya bir yabancı ile konuşmayanlar.

Yavaş yavaş ölürler
İhtiraslardan ve verdikleri heyecanlardan kaçınanlar,
Tamir edilen kırık kalplerin gözlerindeki pırıltıyı
Görmek istemekten kaçınanlar

Yavaş yavaş ölürler
Aşkta veya işte bedbaht olup istikamet değiştirmeyenler,
Rüyalarını gerçekleştirmek için risk almayanlar,
Hayatlarında bir kez dahi mantıklı tavsiyelerin
Dışına çıkmamış olanlar.
Yavaş yavaş ölürler...

PabloNeruda

Mim: 5 Şey

        
Daimi takipçisi olduğum Sevgili Yeşim beni mimlemiş. Aslında mim cevaplamaktan çok hoşlanmıyorum artık. Ama bunu cevaplamak istiyorum.

Çantamdaki 5 Şey:
·         Cüzdan
·         Mp3 Çalar
·         Kitap (Şibumi)
·         Fotoğraf Makinası
·         Defter -  Kalem

Odamdaki 5 Favori Şey:
·         Kitaplığım
·         Garfield’ım
·         Laptopım
·         Defterlerim
·         Kırtasiye ürünlerim

Bu Ay Planladığım 5 Şey:
·         Yeni evime bir an önce taşınabilmek
·         Elimdeki yarım kitaplardan en az 2’sini bitirebilmek
·         Japoncayı tekrar etmek
·         Şu an okuduğum İngilizce kitabı bitirebilmek
·         Çince kursuna kayıt olmak

Almak İstediğim 5 Şey:
·         Dikiş Makinası
·         Evime fırın ve elektrikli süpürge :)
·         Mitoloji kitapları
·         Totorolu bir şeyler
·         Yeni bir pantolon

Beni mimleyen kişi: hippilazman

Ondan etkilendiğim 5 şey:
·         Özgün olması
·         Çiçek çocukları sevmesi
·         Arada sırada yaptığı DIY projeleri :)
·         Peçete koleksiyonu :) (o koleksiyonu gördükten sonra sıkı takipçisi oldum. :D )
·         Müzesever olması :)

Mimlediğim bloglar:
Ve bu mimi yapmak isteyen herkes. :)







2 Ekim 2012 Salı

DIY – Anahtar Boyamaca


Hep görüyordum bloglarda ojeyle boyanan anahtarları. Bir gün yapacağım diye not almıştım. Kısmet bu güneymiş. Canım sıkıldı akşam akşam, yapayım dedim. Şimdilik bu iki anahtarlığı seçtim kurban olarak. :) Ama en yakın zamanda yeni anahtarlar da boyayacağım.


Nar çiçeği ve mint yeşili. 

Ne Okuyorum?


Mahur Beste 
Ahmet Hamdi Tanpınar
Dergah Yayınları 
Kapak Düzeni: Bülent Erkmen


* Kitabın yanında gördüğünüz fincan altlığı, evet. Üzerindeki totoro resmini ben çizdim. Yakın zamanda kardeşleriyle birlikte bloga gelecekler. :)

1 Ekim 2012 Pazartesi

DIY - Kitap Ayracı

Bu kelebekler daha önce bir küpedeydi. Kocaman kocaman kontraplaktan kelebekleri takmışlar halka küpeye. Aldım ben tabii onları, ama takmak için değil. Bir duvar süsü yapmaktı amacım. Ama sonra üşengeçliğimden yapmadım. Uzun süre bir kenarda bekledi kelebeklerim. En son onları kitap ayracı yapmaya karar verdim.
         En son Balıkesir’e gittiğimde bir sürü malzeme almıştım kendime Kuşadası’nda sıkılınca bir şeylerle uğraşmak için. Fotoğraflarda her ne kadar belli olmasa da kullandığım gümüş rengi ip de onlardan biri.
         Çok basitler, biliyorum ama ben sevdim. Hediye ettiğim 4 arkadaşım da sevdi. :)
         Yapmak için çok da bir şeye gerek yok zaten. Kelebekler, ip, tığ, küçük kolye uçları. Hepsi bu kadar.

         Kelebekli.           


Tuğralı paralı.

Anahtarlı.

 Yoncalı.