25 Ekim 2012 Perşembe

Bir Derdim Var

              İki Şehrin Hikâyesi (A Tale Of Two Cities)

         
         Bu kitap lise hazırlıkta benim dönem ödevimdi. İngilizce okuyup yine İngilizce özetini çıkarmıştım. Ondan önce bir kez Türkçesini okudum gibi geliyor ama emin de olamıyorum. Neyse Charles Dickens’ı çok sevdiğimden daha sonra da bu kitabı birkaç kez daha okumuşluğum vardır.
         Daha sonra üniversiteye geldim. Bin bir umutla,  belki İngilizceme İngilizce katarım diyerekten yeniden hazırlık okudum ben. İşte o zamanda dönemde üç İngilizce kitap okuyup onun özetini, bilmem neyini içeren bir kâğıdı teslim etmem gerekiyordu. Hazır elimde bu kitap var, üzerinden de kaç yıl geçti diye yeniden okudum bu kitabı. Tabii bu yine İngilizce. Zaten de elimdeki aynı kitap.
         Bu yıl. İngilizce dersinde hocamız sınavda sorumlu olacağınız konulardan birini açıklıyorum dedi taa ilk derste. Tatatadaammm… İki Şehrin Hikâyesi. :) Tabii bu kez seviyesi biraz daha ağır, bilmediğim kelime birazcık daha fazla. (İngilizcem de fena değildir bu arada.) Okuyorum yeniden.
         Ama işte şöyle bir derdim var. Doğru düzgün hatırlayamadığım için küçükken okudum mu okumadım mı bilemiyorum ve okumadım sayıyorum. Ben bu kitabın hiç Türkçesini okuyamadım yahu! Adamı çok seviyorum, kitabını çok seviyorum da nedense alıp da Türkçesini okumak nasip olmuyor bir türlü.
         Öyle işte. Bugünde böyle bir derdimi paylaşayım dedim.
         Şu an Balıkesir’de ailemin evindeyim. Pek bayram havası yaşamıyorum şahsen. Neden mi? Sınavlar yaklaşıyor. Köyde hem ders çalışamıyorum hem de bu kitabı çevirmem lazım diye ben köye gitmedim. Bizimkiler gitti. Yalnızım yani. Salı günü öğleden sonra geldiğimi ve daha sonra burnumu bile dışarı çıkartmadığımı düşünürsek pek bayram gelmiş sayılmaz bana.
         Yarın anneanneme gideyim ben en iyisi. Kuzen muzen görürüm hem. 

Hiç yorum yok: