Bu kitap lise
hazırlıkta benim dönem ödevimdi. İngilizce okuyup yine İngilizce özetini
çıkarmıştım. Ondan önce bir kez Türkçesini okudum gibi geliyor ama emin de
olamıyorum. Neyse Charles Dickens’ı çok sevdiğimden daha sonra da bu kitabı
birkaç kez daha okumuşluğum vardır.
Daha sonra üniversiteye geldim. Bin bir
umutla, belki İngilizceme İngilizce
katarım diyerekten yeniden hazırlık okudum ben. İşte o zamanda dönemde üç
İngilizce kitap okuyup onun özetini, bilmem neyini içeren bir kâğıdı teslim
etmem gerekiyordu. Hazır elimde bu kitap var, üzerinden de kaç yıl geçti diye
yeniden okudum bu kitabı. Tabii bu yine İngilizce. Zaten de elimdeki aynı
kitap.
Bu yıl. İngilizce dersinde hocamız
sınavda sorumlu olacağınız konulardan birini açıklıyorum dedi taa ilk derste.
Tatatadaammm… İki Şehrin Hikâyesi. :) Tabii bu kez seviyesi biraz daha ağır,
bilmediğim kelime birazcık daha fazla. (İngilizcem de fena değildir bu arada.)
Okuyorum yeniden.
Ama işte şöyle bir derdim var. Doğru
düzgün hatırlayamadığım için küçükken okudum mu okumadım mı bilemiyorum ve
okumadım sayıyorum. Ben bu kitabın hiç Türkçesini okuyamadım yahu! Adamı çok
seviyorum, kitabını çok seviyorum da nedense alıp da Türkçesini okumak nasip
olmuyor bir türlü.
Öyle işte. Bugünde böyle bir derdimi
paylaşayım dedim.
Şu an Balıkesir’de ailemin evindeyim.
Pek bayram havası yaşamıyorum şahsen. Neden mi? Sınavlar yaklaşıyor. Köyde hem
ders çalışamıyorum hem de bu kitabı çevirmem lazım diye ben köye gitmedim.
Bizimkiler gitti. Yalnızım yani. Salı günü öğleden sonra geldiğimi ve daha
sonra burnumu bile dışarı çıkartmadığımı düşünürsek pek bayram gelmiş sayılmaz
bana.
Yarın anneanneme gideyim ben en iyisi.
Kuzen muzen görürüm hem.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder