30 Ekim 2013 Çarşamba

Bitirdim #11

         


         Bu ay pek bir şey bitiremedim kayda değer. Ama olsun bozmayalım geleneği, bakalım bakalım neler bitirmişim.
         Dalan Derma – Cream Nemlendirici Sabun: Geçen yılki kurultayımızın sponsoru olmuştu Dalan ve her birimize(150’den fazla öğrenciydik sanırım) küçük paketler hazırlamıştı. İki sabun ve bir el kremi vardı. Önce bu sabunu denedim. Ve Dalan’ın diğer ürünlerinde olduğu gibi bunu da çok beğendim. Yeniden alabilirim.
         Sebamed Lip Defense – SPF 30: Geçen yıl 6 aydan fazla bir süre sivilce tedavisi gördüm ve o zamandan beri dudaklarım çok kuruyor. Daha önce kış haricinde pek dudak nemlendiricisi kullanmayan ben o panikle bir sürü ürün almıştım. Bu da onlardan biri. Tüm yaz kullandım diyebilirim. Elimdeki ürünler bitince yeniden alabilirim.
         Lure Lip Balm – Portakallı: Hangi marketten aldığımı hatırlamıyorum ama çok kötüydü. Kullanmadım. Atıyorum.
         Lure Lip Balm – Kiraz: Hangi marketten aldığımı hatırlamıyorum ama çok kötüydü. Kullanmadım. Atıyorum.
         Garnier Yağlanma ve Pürüzlere Karşı Temizleme Jeli: Bu ürünü çok sevdim ben. Bir kere sanki içinde nane varmış gibi bir ferahlık hissi veriyor yüzünüzü yıkadıktan sonra. Hem de yüzümdeki azıcık kalan izlerde bir iyileşme gözlemledim sanki. Gözeneklerimi de sıkılaştırdı. Şu an başka ürünler deniyorum ama büyük bir ihtimalle bu ürünle devam edeceğim.
         Beauty Formulas Salatalıklı Nemlendirici Yüz Maskesi: Hep bunu kullanıyorum zaten. Yedeklerim var.
         Weet Tüy Dökücü Krem: Bence en iyisi Weet. Hep favorim. Hep bulunur evde.
         Dalan D’olive Zeytinyağlı Yoğun Bakım Kremi: Hep bitiriyorum zaten.
         Isotrexin Jel: Doktorum ya kızarıklık ya da gözenek sıkılaştırmak için veriyor bunu bana. Çünkü bir adet daha jel var ve dönüşümlü kullanıyorum. Bilemedim şimdi ama işe yarıyorlar.
         I Love… Lemons & Limes Duş Jeli: Daha önce farklı aromalılarından da bitirmiştim. İçlerinde en sevdiğim bu oldu sanırım.
         Cottomia Makyaj Temizleme Pedi: Daha önce de zorla bitirdiğim pamuk artık bitti. Sonunda diyorum başka bir şey demiyorum. Asla almam bir daha.
         Watsons Çiçek Kokulu Günlük Ped: Bu üründen de nefret ettim. Bir günlük ped nasıl kötü olabilir ki diyordum başkalarında duyunca. Ama oluyormuş maalesef. Kokusu çiçek değildi arko kremler gibi kokuyordu bence ki ben arko kokusunu hiç sevmem. Ve yapışkanı da hiç iyi değildi hatta yoktu bile. Almam bir daha. Bim’inkiler bile çok daha iyi.


24 Ekim 2013 Perşembe

Osmanlıca Kursu

         
         Merhaba, nasılsın blog?
         Ben her zamanki gibi yoğunum. Sormana bile gerek yok. :) Hatta 1000 kat daha fazla bile yoğun olabilirim. Ama ben bu yoğunluğumun içinde kendime bir iyilik yapayım hatta kendime bir faydam dokunsun diye Osmanlıca kursuna başladım. :)
         Osmanlıcaya özel bir ilgim var. ( Aslında tüm dillere ilgim var. :D ) Bunun sebebi de öncelikle tarihi çok sevmem. Bir nedeni de turist rehberliği öğrencisi olmam tabii ki. Yani kafilemle gezerken gördüğümüz/ya da içine girdiğimiz bir Osmanlı eserinin kitabesini falan okusam fena mı olur yani?! :) Sonra elimde birkaç Osmanlıca kitap var, oradan buradan topluyorum denk geldikçe. Okumayı bilmesem de topluyorum ama inşallah kurs sonunda okuyabilecek hâle gelebilirim.
         Kurs pazartesi günü başladı daha. Şubat sonuna kadar falan devam edecek. Hafta içi her gün bir de. Kuşadası Tarihi ve Kültürel Mirası Koruma Derneği'nin bir kursu. Aslında ebru ve hat kursu da vardı ama hangi birine vakit ayıracağım diye düşünüp birini seçtim. :/
         …
         Bu arada bazı arkadaşlarım Osmanlı Devleti’nden ötürü burun kıvırdılar buna. Dini inançlardan ötürü öyle düşündüklerini düşünüyorum. Bir de artık konuşulmadığı gerçeği var tabii. Ama ben öyle düşünmüyorum. Cihana hükmetmiş bir devlet yıkılıyor yıkılmasına da bu da bizim geçmişimiz yani. Yıkıldı, artık yok diye yok sayamayız ki. Hem ben isterdim küçüklükten beri Osmanlıca da öğretilsin İngilizcenin yanında, biz de –en azından- edebiyat kitaplarımızı asıllarından okuyabilelim. Sonra tamamen yok saymanın da doğru olduğunu düşünmüyorum. Geçmişi olmayanın geleceği de olmaz, demişler sonuçta. Ve onca milletler gelip Osmanlı arşivinde araştırma yaparken bizim okumayı bilmememiz de ayrı bir ayıp bence.
         …
         Bu arada Türklerin kullandıkları tüm alfabelere karşı da ayrı bir ilgim var. Kendi kendime bir şeyler çalışıyorum.
         …

         Bloguma bunu da not düşeyim dedim. Kendime yaptığım en güzel iyiliklerden biri olacak bence bu. :) Oldukça heyecanlıyım.

12 Ekim 2013 Cumartesi

Mim – Blogger Buluşması

         
         Merhaba. Uzun zamandır mim cevaplamıyordum.  Vaktim olmuyordu çoğu zaman. Ama bugün öğleden sonra Balıkesir’e geldim ailemin yanına. Bayramı tek başıma geçiremezdim Kuşadası’nda. :) Sonra Sevgili Rengarenkyakomoz’un blogunda bu mimi gördüm. Hazır işim yokken cevaplayayım dedim.

·         Blogunuzun adı?
3 adet blogum var.
İzler, sesler ve de görüntüler
Duraklar ve İzler
Yalancı Akasya
·         Hangi ilde yaşıyorsunuz?
Balıkesirliyim ama Kuşadası’nda yaşıyorum üniversiteye başladığımdan beri.
·         Blogger buluşmalarına katıldınız mı?
Katılmadım ama tanışmak istediğim çok blogger var.
·         Bulunduğunuz ilde blogger buluşması olsa katılmak ister miydiniz?
Sanırım Kuşadası’nda olmaz, zaten buralı bir tane blogger tanıyorum. Ama bazen İzmir’de oluyor. Zamanım uyarsa katılmak isterim.
·         Sizce bir blogger buluşma etkinliği nasıl olmalı?
Rahatça sohbet edilinilebilecek bir yer olmalı bence. Küçük hediyeler de verilebilir. Konseptli etkinlikler de olabilir bu arada. :)


Daha önce bu mimi cevaplayan bloggerlar görmüştüm. O yüzden kimseyi mimlemiyorum. Yapmayan ve yapmak isteyen varsa buyursun. :)

7 Ekim 2013 Pazartesi

DIY – Telgrafın Tellerine Kuşlar Mı Konar?


Telgrafın Tellerine Kuşlar Mı Konar?
Herkes sevdiğine canım böyle mi yanar?
Yeni bir kendin yap projesiyle buradayım sevgili blog.
Şimdi efendim ben pinterest deryasında gezinirken çok beğendiğim, hasetimden çatır çutur çatladığım bazı güzellikleri biriktiriyorum bilgisayarımda. Nitekim dün de bunlardan birine baka baka Minion yaptım. Ona da bakmak isterseniz bir tık.


İşte bu güzel takımı da görünce “Aman Allahım! Bu benim olmalı!..” diye höykürdüm bilgisayara ama ses vermedi namussuz. Sonra baktım baktım, ben yaparım ki yahu bunu dedim. Dedim demesine de tabii aradan oldukça uzun bir süre de geçti. Stajdı, çalışmaydı derken yazı yedim bitirdim  zaten. Şimdi okul açıldı, hazır havalar da soğudu hazır iş de bitti evde daha çok zaman geçirir oldum tabii.


Dün Minion’u yaptım ama aklımda asıl bunu yapmak vardı. Aklımda kalacağına yapayım da çıksın aradan dedim bugün ve aldım elime porselen kalemimi ve çizmeye başladım. Zaten çizim çok basit bir şey. Beş dakikada oluverdi.
Bu ne böyle bardak mı saksı mı derseniz de hemen söyleyivereyim. Bu benim içine diş macunumu, diş fırçamı koyduğum kupamsı kap. :) Artık çok sevdiğim kuş figürlerine bakarak dişlerimi fırçalayacağım, he he. :)
Ben böyle bir sürü güzel çizim biriktirmişim ama en çok bu kuşluyu seviyorum nedense. Hatta bu takımın aynısından da yapmak istiyorum. Çeyizime falan koyarım artık ya da öğrenci evimde cicili bicili kullanırım. :)
Bu arada porselen kalemi yıkanınca çıkmıyor. Bu kalemi Balıkesir’den bir kırtasiyeden almıştım. Sanırım hobi malzemesi satan dükkanlarda bulunabilir.



6 Ekim 2013 Pazar

DIY – Minion Yapımı


Nereden bulduysam böyle bir resim kaydetmişim bilgisayarıma. Bir gün bakınırken denk geldim öyle. Sonra aklıma sürpriz yumurtaların sarı kutuları geldi. Olmaz mı ki falan derken bir de bakmışım ki oyun hamurunu ve sarı kutuyu çoktan almıışım bile elime.
Yalnız şöyle bir sorun var ki resimdeki Minion tamamiyle oyun hamurundan yapılmış. Ben o kadar uğraşmak istemedim ve açıkçası o sarı kutuyu değerlendirmek istedim. İzmir Ekonomi Üniversitesi’ne gitmiştik geçen yıl bir panel için. Orada Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın bir standı vardı. Anket yapıyorlardı, sonra da bu oyun hamurundan veriyorlardı. Oyun hamurunu da öyle elde etmiştim. Ama bendeki hamur beyaz tabii.


Ben yine yaptım resimdekine benzetmeye çalışarak. Mükemmel olmadı ama ben eğlenmiş oldum . :) Daha sonra da guaj boyayla boyadım. Sonuç budur. :) Mutluyum. :)



Finding Mr. Destiny / Kim Jong – Ok Chatgi



         Seo Ji – Woo bir görüntü yönetmeni ve zamanın birinde Hindistan’a gider. Orada bir adama aşık olur ve unutamaz.


         Aşık olduğu Kim Jong – Ok’un izini bulabilmek için de “İlk Doğru Aşkınızı Bulun” adlı bir şirkete başvururur. Han Gi – Joon da bu şirketin sahibidir. Bu adamı bulmak için tüm Kore’yi dolaşırlar neredeyse.


         Adamı da bulurlar ama en sonunda birbirlerine aşık olduklarını farkederler.
         İki sevdiğim oyuncuyu aynı filmde görünce daha bir severek izledim filmi.


         Sonlara doğru Seo Ji – Woo’nun geciken oyuncu yerine oynamakta olan müzikalde çıkıp bir şarkıyı seslendiriyor ki bence o kızdan çok daha güzel söylüyor. Makyajı da çok güzel olmuş ayrıca.

4 Ekim 2013 Cuma

100 Days With Mr. Arrogant / Naesarang Ssagaji

         

         Ha – Yeong liseli çatlak bir kız. Sevgilisinden tam da 100. Günlerini doldurduklarında ayrılır ve yolda sinirli sinirli sinirli yürürken teneke bir içecek kutusuna tekme atar. O da oğlanımızın kafasına çarpar.


         Hyeong – Jun, o sırada araba kullanmaktadır ve kafasına aldığı darbe yüzünden kontrolünü kaybedip duvara toslar. Arabasının hasarının ödenmesini ister Ha –Yeong’dan haliyle. Ama miktar çok fazla olduğu için ödeyemez.


         İşte burada asıl film başlar. Çünkü 100 gün boyunca Hyeong – Jun ne derse yapacaktır Ha – Yeong.
         Bu filmi izlerken çok gülmüştüm. Şiddetle tavsiye edilir.
        




3 Ekim 2013 Perşembe

Ne Dinliyorum?


İlber Ortaylı İle Tarih Dersleri
Mihrimah Sultan & Rüstem Paşa & Mimar Sinan

Bir yandan evi toparlıyorum bir yandan da İlber Hocayı dinliyorum. 



2 Ekim 2013 Çarşamba

The Great Gye Choon Bin / Wieaehan Gye Choon Bin



         Kızımız Gye Choon Bin bir anaokulu öğretmeni ve önüne gelen şeyi karalayan biri. Hani can sıkıntısından bir şeylere kaş bıyık falan çizeriz ya, hah işte aynen öyle. 5 yaşından beri de Wang Ki Nam’a aşık.


         Wang Ki Nam da bir sanat terapisti ama o kadar az kazanıyor ki kirasını bile ödeyemiyor ve karanlık korkusu var. 9 yıldır da ayrılmayı beceremediği bir sevgilisi var ki kadın da evli.


         Choon Bin, Wang Ki’nin karanlık korkusunu yenmesine yardımcı oluyor. Wang Ki, karanlık korkusundan kurtulurken uzatmalı sevgilisinden de kurtuluyor tabii. İyi de oluyor hani. Evli, çocuklu kadın.


         Bir insan 5 yaşından itibaren bir insanı sevebilir mi ki?! Hem de hiçbir şey beklemeden, istemeden. Bilinmez.