31 Aralık 2011 Cumartesi

Yılbaşı Hediyelerim

Arkadaşlarla yılbaşı çekilişi yapmıştık ve arkadaşım bana bunları almış. 
Bu şu fotoğraftaki gibi Garfield'ın terliklerinden tavşanlı terlik.




Bu da arkadaşımın kendisinin tabağın üzerine çizdiği Garfield. 

Garfield'ı çok sevdiğim için ve sürekli istediğim, ama bir türlü hiçbir yerde bulamadığım için böyle bir şey yapmış arkaşım. :)) Her oyuncakçıya bakıyorum ama bulamıyorum. Üretilmiyormuş. :((

Not: Japonca yazılar ben okulda ikinci yabancı dil olarak Japonca aldığım için. Ama ne yazdığını tam olarak ben de bilmiyorum. Çünkü biz bu yıl sadece Hiragana alfabesini öğreniyoruz. Tabağın üzerindekiler Kanji ve Katagana sanırsam. 


29 Aralık 2011 Perşembe

Mim


   
        
         Konusu: Karşımızdaki mutlu edebilmek için yapabileceğimiz 10 şey.
        
1-    Dinleyin. Bu çok önemli bir şey bence. Karşımızdaki insan dinlenildiğini görünce kendini değerli hisseder ve haliyle de mutlu olur.
2-    Sürpriz yapın. Küçük sürprizler daima mutluluk vericidir. Ben hem çok şaşırırım hem de çok mutlu olurum yani.
3-    Hediye verin. Sadece özel günlerde olması şart değil. Ben güzel bir şey gördüysem ve onun bir arkadaşımın olduğunu hayal ettiysem mutlaka o şeyi alır, ona hediye ederim.
4-    Yardım edin. Her konuda olabilir bu. Arkadaşınızın zorlandığı dersler, işler vesaire.
5-    Birlikte yemek yapın. Bence bu çok güzel bir paylaşım. Hem birlikte vakit geçirmiş oluyorsun arkadaşınla hem de eğleniyorsun.
6-    Ona dondurma ya da pasta ısmarlayın. Depresyona birebirdir bu. Çikolata da olabilir. Pasta evde birlikte de yapılabilir.
7-    Güven verin. Dost kazanmanın en iyi yolu güven vermektir zaten. E o güven olmazsa da ne arkadaşlık olur ne de dostluk.
8-    Resim yapın. Yaptığınız resimleri verebilirsiniz. Neye yeteneğiniz varsa; karakalem, yağlıboya,… Mesela bir arkadaşım iyi karikatür çizer. Bana da verdi birkaç tane. Bu beni çok mutlu etmişti. Hâlâ da saklarım.
9-    Gezin. Birlikte gezin ya da yeni yerler keşfedin.
10-            Özel günleri hatırlayın. Bu insanın kendisini özel hissettirir.


Not: 10 kişi mimlemek gerekiyormuş. Ben okuyan herkesi mimliyorum. Ya da yapmak isteyen herkes yapabilir diyelim. 

Ne Dinliyorum?


Nurettin Rençber
Eski Yara


28 Aralık 2011 Çarşamba

Haftanın Fotoğrafı #2


Okulumuzun manzarası. 

Güzel bir hafta geçiriyorsunuzdur umarım.

Yaptım – Yapıyorum


Mezun olmadan önce yapılacaklar listemdeki bazı maddeleri yapmaya uygulamaya başladım.
         4. Madde. İzlemek için not aldığım dizilerden Californication’u izlemeye başladım.
         Artık daha az alışveriş yapıyorum. Bu 5. Maddeydi.
         Sosyal sorumluluk projelerinde yer alıyorum bu dönem başından beri. Hem okulda hem de STKlarda. 7. Madde.
         13. Madde. Artık şeker kullanmıyorum. Hiç hem de.
         14. Madde. Yeniden fotoğraf çekmeye başladım. Hatta profesyonel fotoğraf makinası alabilmek için para bile biriktiriyorum.
         Livemocha’yla uzun süredir haşır neşirim. Şu an en çok İngilizcede aktifim ama. Bu da 17. Maddeydi.

         Daha önceden yapmaya başladıklarımı görmek için tık tık.

Ben Küçükken #1




Ben küçükken Sıdıka diye bir dizi vardı. Sıdıka ne yapsa annesinden, babasından ve abisinden dayak yerdi. Jenerik müziği harikaydı. Bir ev kızından beklenmeyecek şekilde zeki ve kültürlüydü. Çok güzel günlük tutardı ve çok güzel karikatürler çizerdi günlüğüne.
En çok günlük tutmasını, cin fikirlerini ve ona sürekli asılan Kenar’ın ismini ve dizinin jenerik müziğini severdim. 

24 Aralık 2011 Cumartesi

Ben Küçükken...

Yeni bir köşeye başlıyorum. Ben küçükken...
Çocukluğumu çok özlememden sanırım. Çok güzel bir çocukluk geçirdiğime inanıyorum ve şu an anlam veremiyorum bazı şeylere. İnsanlar, arkadaşlıklar, dostluklar... O günlerdeki gibi olması dileğiyle...

Ben küçükken böyle bir şarkı vardı:


21 Aralık 2011 Çarşamba

Ne Dinliyorum?


Zaz 
La Pluie


Ne Okuyorum?


İsim Şehir Hayvan
Yılmaz Özdil
Doğan Kitap

Beyni Geliştiren 10 Roman


Toronto Üniversitesi’ndeki bir öğretim görevlisinin yaptığı araştırmaya göre aşağıdaki 10 roman beyni geliştiriyor, insan ilişkilerini de güçlendiriyormuş.

-Johann von Goethe / Genç Werther’in Çektikleri (1787)
- Jane Austen / Aşk ve Gurur (1813)

- Nathaniel Hawthorne / Kırmızı Leke 1850
- Gustave Flaubert / Madam Bovary (1856)
- George Eliot / Middlemarch (1870)
- Leo Tolstoy / Anna Karenina (1877)
- Virginia Woolf / Bayan Dalloway (1925)
- Toni Morrison / Sevgili (1987)
- J.M. Coetzee / Utanç (1999)
- Muhsin Hamid / Gönülsüz Köktendinci (2007)

*Ben ilk ikisini okudum henüz.

Habere ulaşmak için tık tık

19 Aralık 2011 Pazartesi

Ne Okuyorum?


Adı: Aylin
Ayşe Kulin
Remzi Kitabevi

2012 – 12 Dilek


Mim konusu: Yeni yılda istediğimiz 12 dilek.

            2012; bu yıl senden bunları istiyor ve bekliyorum. Grup çalışması yaparsak daha çok verim alabiliriz. :)

1-      Sevdiklerimle birlikte sağlıklı bir yaşam diliyorum.
2-      Hayatımda güzel başlangıçlar istiyorum. Duygusal, maddi, manevi…
3-      Artık derslerime daha çok çalışmam gerek. Özellikle de dil derslerime. Bunun için de birazcık hırs diliyorum.
4-      Ehliyet almak istiyorum.
5-      Fotoğraf makinası almak istiyorum. Daha çok para biriktirebilmeyi diliyorum.
6-      Daha seviyeli, daha doyurucu arkadaşlıklar istiyorum.
7-      Bol bol kitap okumak istiyorum.
8-      Daha çok gezmek istiyorum.
9-      Yurtdışına gitmek istiyorum. Bu Erasmus ile olursa iyi olur. Ama work and travel da kabulümdür. :)
10-  Bol bol yürüyüş yapmak istiyorum.
11-  Bir öğrenciye ders vermek istiyorum.
12-  Tüm sevdiklerim ve benim için huzur diliyorum.

Bu kadar 2012. Bekliyorum, hadi gel. :)

Bu mimi dileyen herkes yapabilir. :)

Burç Mimi


Burçlar hakkında ne kadar bilgiye sahipsin?
Kendi burcumu okurum sadece ve anlaşabildiğim birkaç burcun kişilik özelliklerini bilirim.
Hiç horoskop haritanı çıkarma gereği duydun mu?
O da ne?! Faydalı bir şey mi?!
Burcunun hangi özelliğini taşıdığına inanıyorsun ya da çevrendekiler en belirgin özelliğinin ne olduğunu söyler?
İkizler burcuyum ve hemen hemen her özelliğini taşıyorum. Girdiğim her ortama çok çabuk uyum sağlamam insanların en çok dikkatini çeken şey.
Eğer detaylı bir araştırman olsaydı çevrendeki insanların burcunu sorup üzerine yorum yapma ihtiyacı hissettin mi?
Her burç hakkında çok bilgim yok. Burcunu sorarım ama sonra da hımm der geçerim.

17 Aralık 2011 Cumartesi

Monoton


Monoton bir hayattan nefret ettiğimi yazmıştım şu postta. Evet, bundan kesinlikle nefret ediyorum ve hiç tahammülüm yok.
Bu yüzden merakımı hep canlı tutmaya çalışırım. Tıpkı küçük bir çocuk gibi… Hep çok soru soran biri oldum bu yüzden. Öğrenmeyi ve şaşırmayı çok seviyorum çünkü. Tekdüze bir hayatım olduğunda boğuluyormuşum ya da ölüyormuşum gibi geliyor nedense. Bunu önlemek için de sık sık şehir dışına çıkıyorum artık. Bilmediğim şehirlere gidiyorum. Gözüm hiçbir şeye alışmasın istiyorum çünkü. Alışmaya başladığım an sıkıntılar başlıyor bende. Depresyona giriyorum resmen. Bu yaşamımı tamamiyle etkiliyor haliyle. Yaşam enerjim düşüyor resmen.
Okuldaki ya da civar şehirlerdeki ya da Kuşadası’ndaki etkinliklere katılmaya çalışıyorum elimden geldiğince. Ama arkadaşlarım ya yanlış anlıyorlar bunu ya da hızıma yetişemiyorlar.
Tek sebebim; benim kişisel ihtiyaçlarım arkadaşlar. Ölmemem için bu gerekli. :)

Görseli de bu olsun. 
Kuşadası'ndan bir görünüm.

16 Aralık 2011 Cuma

Haftanın Fotoğrafı #1

Bundan sonra her hafta bir fotoğraf paylaşacağım benden, bizden, çevreden... :) Başlayalım bakalım:


Hakkımdaki 7 Gerçek



         Hangi blogta gördüğümü hatırlamıyorum ama böyle bir mim okudum geçen gün. Çok hoşuma gitti. Ben de yapayım dedim.

1-    Yalana tahammülüm yok: Yalan söyleyen insanlardan hoşlanmıyorum. Yalan söylediğini hissedersem bir insanın, vakti geldiğinde de yüzüne vurmaktan çekinmem. Hatta hayatımdan çıkarmaya kadar da vardırıyorum işi. Aptal yerine konmak hiç hoş bir şey değil.
2-    Çok sulu gözlüyümdür: Fakat insanların yanında ağlayamam. Çünkü küçüklüğümden beri ağlamanın zayıflık olduğunu düşünürüm. Beynimi nasıl şartlandırmışsam artık…
3-    Hayalperestim: Bana bir şey söylenmeye görsün. Dakikasında kurmaya başlarım.
4-    Çok sinirliyim: Çoğu zaman belli etmemeye ve öfkemi kontrol altında tutmaya çalışsam da çok sinirli biriyim. Damarıma basıldığı zaman kimseyi görmez gözüm.
5-    Olumsuz insanlardan çok çabuk etkilenirim: Böyle yapmamam gerektiğini bildiğim halde bu motivasyonumu çok etkiler.
6-    Kafama koyduğum şeyi yaparım: Ama bu, bu şeyi gerçekten istiyorsam geçerlidir.
7-    Rekabetten hoşlanmam: çevremde de benim rakip olarak gören insanların bulunmasından rahatsız olurum.
Hadi 8 olsun. :)
     8- Durağan bir hayattan nefret ederim: Tekdüze yaşamayı sevmiyorum. Her an beni şaşırtacak bir şeyler görmeyi istiyorum. Bir yerlerden birileri fırlasın, bir şeyler çıksın karşıma falan… Bu isteğim duygusal ilişkilerimde de değişmiyor tabii ki. Buradan adaylara duyurulur, monoton olmayın. :P

15 Aralık 2011 Perşembe

Kartpostallar

İzmir Turizm Fuarından aldığım kartpostallar:




Kapadokya olmasaydı olmazdı. 


Geçen yıl Çanakkale'ye gitmiştim. Gezip gördüğün yerlerin kartlarını edinmek hoş bir duygu. :))


Bu ikisini çok sevdim. 









28 Kasım 2011 Pazartesi

Sana...

Sen böyle ortalıktan kaybolduğunda ben çok üzülüyorum ki... Üstelik nasıl bir yalnızlık duygusudur bu! Başa çıkamıyorum bazen. İlla sen, hep sen olmalısın. Başka kimseye ihtiyacım yok-muş benim!

2 Kasım 2011 Çarşamba

Korkuyorum!!!

Vizeler geldi, dayandı.
Çok korkuyorum ya.
Şu bayram hiç geçmese de sınavlar başlamasa...

28 Ekim 2011 Cuma

Yapılacaklar Listesi


Yapılacaklar listemdeki 3. maddeyi gerçekleştirmeye başladım. Aslında dersler başladığından beri de gerçekleştiriyorum. Bu yüzden 12. madde de silinmeye aday.
Hatta bugün Japonca çalıştım arkadaşımda. O da kendi derslerini çalıştı bu arada. :))
İstiyordum, oluyor. Daha iyi bir şekilde devam etmesi dileğiyle…
Koşmaya başlayacaktım. Ama hala başlamadım. Bir ona yanıyorum. :(

My Princess



Yine 16 bölümlük bir dizi ile karşınızdayım. Türü romantik.


Lee Seol kızımız sıradan bir üniversite öğrencisidir ve bir prenses olduğunu öğrenir. Dizi de bunun üzerine gelişiyor zaten. 


Babasının ölümünün ardındaki sır kalkıyor falan. Fena değil, izlenebilir.
Oyuncular:

Song Seung Hun: Park Hae Young rolü ile çıkıyor karşımıza. Daehan Grubunun torunu. Prensesi bulup getiren, önce öğretmeni, sonra koruyucusu, en son da sevgilisi olan kişi.







Kim Tae Hee: Lee Seol rolündeki kızımız. Yani prenses. Bir üniversite öğrencisiyken aslında Kore Prensesi olduğunu öğreniyor ve hayatı değişiyor.





Park Ye Jin: Oh Yoon Joo rolünü canlandırıyor. Dizinin kötü kadını kendisi. Hırslarının kurbanı diyebiliriz.






Ryu Soo Jae: Başkan Park rolünü canlandırıyor. Daehan Grubun başkanı kendisi. Aynı zamanda Park Hae Young’un büyük babası. Prensin ölmesine neden olan adam. Ömrü boyunca vicdan azabı çekiyor.

17 Ekim 2011 Pazartesi

Almayacağım Raporu



1-    Kırtasiye: Şurada gösterdiğim defterler haricinde ve tabii derslerim için gerekli defterler haricinde hiç kırtasiye malzemesi almadım. Hatta birkaç defa kalem beğenip onları bile almadım. Kendimi kutluyorum bu konu için. :) Ama bir ajanda edinmem gerek. Çok ihtiyacım var buna. En kısa zamanda hoşuma gidecek bir tane bulacağım. Ümitliyim.
2-    Kırmızı Ruj: Hiç kırmızı ruj da almadım. Hatta herhangi bir makyaj malzemesi de almadım. Sadece Dove’un el ve vücut kremini aldım. Severek kullanıyorum. Pişman değilim. :)
3-    Kitap: Dırını nımmm!!! İşte geldik en büyük soruna. Aldım. Bir sürü kitap aldım. Yetmedi bir de geçen hafta sonu İstanbul’a gittiğimde oradan da (bir tanıdığımdan) bir sürü kitap getirdim. Ne yaparsam yapayım bunun önüne geçemiyorum ya. Geçenlerde D&R’a sadece 1 kitap almak için gittim ve 4 kitap, 1 dergiyle çıktım. :(( Ne güzel geçen ayı tek kitap alarak kapatmıştım. Offf… :((

30 Eylül 2011 Cuma

Japonca ve Hoşmerim



Eveeet, bugün ilk Japonca dersimi almaya başladım. Vatana ve millete hayırlı olsun lütfen. Hiragana alfabesini ezberlemem gerekiyor tez elden. Yazıyorum ben de. Alışmaya çalışıyorum bir yandan da.






         


            Bilmeyen varsa tanıştırayım. Bu da höşmerim. Balıkesir’in meşhur tatlısı ve benim bayıldığım lezzet. Aslında ders programımı ayarlayabilseydim ve buna uygun bilet bulabilseydim eve gidecektim Cuma gecesi ve pazartesi gece de dönmekti planım ama olmadı işte. Gidince de tabii höşmerim yiyecektim. Ama nasıl sanslıymışım ki dün bir bugün iki kez konuştuğum çocuk hem apartta alt komşum hem de toprağım yani Balıkesir’li çıktı. :)) Nasıl sevindim nasıl sevindim memleketlimi görünce anlatamam. Sanki dünyanın öbür ucunda yaşıyorum. :P İşte bu höşmerimi de o verdi iki dakika önce. Ben de hemen ölümsüzleştireyim dedim bu şahaneyi. Zira bayrama kadar eve gidemeyeceğim ve maalesef höşmerimi –yine- çok özleyeceğim. :((

           Not: Yarısını toprağım yemiş, kalan yarısı da benim oldu. :P

28 Eylül 2011 Çarşamba

Ah o gemide ben de olsaydım…


Bu güzelliğin içinde olup dünya turu yapmak yeni hayalim, hedefim.
Ah o gemide ben de olsaydım, açık denizlere yol alsaydım…



          Deniz manzaralı okulumdan tüm gün bu gemicikleri izliyorum. Sahile iniyorum hergün. Bakıp bakıp iç geçiriyorum. 

26 Eylül 2011 Pazartesi

Okul


Okulda kullanmak için aldım bu defterleri. Bim’den aldım. :)) Bildiğimiz A5 kareli 96 yaprak defterlerden ama kapakları çok şirin geldi gözüme. Büyük defterler bir süre sonra çok ağır geliyor bana. O yüzden bunları kullanacağım. Hatta bitmeden diğer renklerini de almak istiyorum. :)




        
         Dün ilk kez tavuk suyu çorba yaptım. Suyunu az koymuşum sanırım ama tadı muhteşemdi. 



Mary and Max


         Bu filmi izledim dün akşamüzeri. Çok beğendim ben. İzlemeyen varsa izlemesini tavsiye ederim.

Mary 


Max


25 Eylül 2011 Pazar

Buralardan


        Cuma günü Kuşadası’na geleli bir hafta oldu. Kardeşimle birlikte gelmiştik. Ama o Pazar günü Balıkesir’e geri döndü. Geldiğimden beri burada tek tük çektiğim fotoğrafları koyacağım. Geçen günkü rahatsızlığım yüzünden pek keyfim yok zira.


         Bunlar kardeşimle sahil kenarına indiğimizde…

Bu da ben…



         Bu da Pazar günü kardeşimin otobüsünü beklerken otogarda gördüğümüz miskin köpek. Aynen o şekilde uyuyordu. Ayaklarını yukarı doğru dikerek. :)

         Bu da pazartesi günü arkadaşlarla sahil kenarına indiğimizde yine. O görülen Güvercin Adasına doğru gidiyorduk.









         Bunlar güvercin adasından. Fotoğraflardaki yukarı doğru çıkan iki şahıs sınıf arkadaşım. :)

         Güvercin adasının çiçeği. :)

         Salı günü olması lazım. Gün batarken…


         Bu iki fotoğraf okulumun manzarası. :) O kadar yüksekte olmasının tek avantajı da bu manzara zaten. :)

         Bu da benim dünkü öyle yemeğim. :) Yarısını yedikten sonra geldi aklıma çekmek. :/


         Balkonumdan gökyüzü.


         Apartımın önündeki güzel ağaç.

         Ve eylül ayının ilk ve son kitabı. Daha önce burada okunacak listesi hazırlamıştım. Ve sadece ayda bir ya da iki kitap satın almaya izin vereceğimden bahsetmiştim. İşte bugün D&R’a gittim. Bu kitabı okumak istiyordum. Zira her French Oje’nin de , T.B.’nin de bloglarını takip ediyordum. Ama Balıkesir’de D&R olmadığı için buraya gelinceye kadar beklemek zorunda kaldım.