18 Şubat 2017 Cumartesi

Let's Start The Celınc


Merhabalar;
Çelınca başlıyorum bugün ben de.
1-   Nasıl bir apartmanda büyüdün?
Apartmanda büyümedim ben. Müstakil bir ev bizimkisi. Şimdilerde üç katlı olsa da ben ilkokula başlayıncaya kadar tek kattı. Tek kat iken de üç katlı iken de sadece biz vardık evde. Önünde ve arkasında bahçesi var. Arka bahçeye mutfaktaki balkon kapısından çıkılıyor. Balkonun bir tarafından bahçeye doğru merdiven iniyor iki basamak. Öndeki bahçede iki tane erik ağacı vardı uzun yıllar. Dedemden (babamın babası) ağaç aşılamayı öğrendim ben burada. Bir de asmamız vardı. Fidanını babamın bir arkadaşı Bulgaristan’dan getirmiş. Ben üniversiteye başladıktan sonra babam erik ağaçlarından birini kesmiş hastalık geldi diye.
Ön bahçede birde fırın var, taş fırın. Bizim oralarda pek yaygındır. Dedem yapmıştı o fırını. Annemin babası.8. Sınıfa gidiyordum. Sonra o yıl felç geçirdi zaten. Hatırladığım o son görüntüleri o fırınla ilgilidir.
Arka bahçede ise pek bir şey yetişmedi yıllarca. Ama bizim şöyle bir huyumuz var nedense. Kim alıştırdı onu da bilmiyorum. Yediğimiz meyve çekirdeği olsun zeytin çekirdeği olsun hep bahçeye atarız. Ben hala biraz toprak görsem atarım. Hatta böyle bir proje de başlatılmıştı bir ara. İşte bizim zeytin çekirdeklerinden bir zeytin, bir de şeftali büyüdü sonraları o bahçede. Aşıladı da babam yedik hep.
Arka komşumuzla bahçelerimiz bitişik. Eskiden tavuk kümesi falan vardı ama Allah’tan artık yok, koku yapıyor çünkü. Benim çok sevdiğim bir ceviz ağaçları bir de akasya ağacı vardı. Bizim balkonun merdivenlerine oturup, ellerimde domates, peynir ve ekmekle az mı hayaller kurdum o ağaçlara bakıp.
Evimiz daha tek katlıyken annem tarhanayı falan evin üstünde yapardı, hatta yer müsait diye komşular da kendi tarhanalarını falan yaparlardı. Ne güzel günlerdi. Hep birlikte çalışılır, sonra yine hep birlikte yemek yenirdi. Hiç unutmuyorum bir keresinde komşumuza tarhana yapılıyor. Bunların da torunu var. Başka bir ilden mi ne gelmişler. Kız bizden büyük. Kardeşi de benden küçüktü. Ama kız ne sosyetik o zamanlar. Bir de ergenliğe falan girmişti sanırım. Makyaj da yapıyordu. Bunun küçük kardeşi al sen bunun rujunu sıva tüm yüzüne. Bir geldi, tüm yüzü pespembe. Kız ne çok ağlamıştı rujumu mahvetti diye. Emel’di sanırım adı. :)

Annem o eve gelin gelmiş. Babamsa askerlikten döndükten sonra bir tanıdığıyla birlikte bir süre yaşamış. Ben ise 20 yaşında üniversite diye çıktım o evden. Annemler hala o evde oturuyorlar. Yaşım 27 oldu yıl değişince. :) Annemler evleneli 28 yıl olmuş. 28 yıllık evimiz. :) Nicelerine inşallah. 

4 yorum:

Handan dedi ki...

Ne güzel bir evde büyümüşsün :) Gözümün önünde canlandı.

Ben de meyve çekirdeklerini balkondaki saksılara sokuştururum hep :)

Elif Ayvaz dedi ki...

Toprağa atmak hep daha iyi geliyor bana @Handan. Sanki diğer türlü ziyan oluyorlarmış gibi geliyor.

tülin dedi ki...

Merhaba Elif.
İyi ki bugün bloguma gelmişsiniz. İade-i ziyaret yapayım dedim, bu güzel yazıyı okudum.
Kısa bir öykü tadı verdi.
Sevgiler

Elif Ayvaz dedi ki...

Teşekkür ederim sevgili @Tülin.
Hoş geldiniz. :))