Perşembe günü Balıkesir’e gittim,
cumartesi günü de döndüm. Kısa bir seyahatti. Sonradan açıklayacağım bazı
olaylar için ön konuşma yapıp geldim.
Evdeyken bir kez markete gitmek dışında
hiç dışarı çıkmadım. Hem çok kısa bir süreliğine gittiğimden hem de havanın çok
soğuk olmasından. Bu süre içinde de televizyon izlemek zorunda kaldım. İzmir’deki
evimde çok gereksiz bulduğum bir televizyon var ama bilgisayarı bağlayıp film
izlemek dışında hiç kullanmıyoruz. Balıkesir’de de bizimkiler hep haber falan
izler. Aman Allah’ım onlar ne öyle, bir kanal hiç abartmıyorum 10 tane haber
sunduysa onu da cinayet haberiydi. Herkes birbirini öldürüyor. Can almak o
kadar kolay bir şey haline gelmiş ki…
Sonra bir de muhterem bir bey var ya
bizim başımızda. Televizyonda öyle bir anlatılıyor ki… Kendi tarafındaki
adamların bile hepsi satılmış, hepsi ona karşı. Bir tek o masum. Zaten kendisi
mükemmel bir adam. Bir şeyler yapmaya çalışıyor ama etrafındaki o satılıklar
ona yaptırmıyor. Ne söylese karşı çıkıyorlar. Zehirlemek, öldürmek istiyorlar. Ama
o hep mükemmel hep masum.
Medya denen o oluşum öyle bir
yansıtıyor ki vermek istediğini sanki onu hep korumak zorundaymışız gibi, çünkü
hep o bizim iyiliğimizi düşünen müthiş iyi bir adammış gibi. Anladım insanların
her şeyden habersiz mutlu mesut yaşayışını, neden bu kadar bu adamı
sevdiklerini. Çünkü gözlerinde bile isteye ilahlaştırılıyor. Normal.
İki günde cinlerim tepeme çıktı. Son gün
artık odamdan çıkmayıp elimdeki kitabı bitirdim daha fazla sinirlenmemek için.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder