Çoğunluğunu hasta geçirdiğim Şubat
ayında inatla okumaya çalışıp bir şeyler sıkıştırdım hayatıma. Kitap isimlerine
tıklayarak kitap blogumdaki detaylı yorumlarına gidebilirsiniz.
Limonlu
Pastanın Sıradışı Hüznü: Bu kitabı ilk çıktığı zaman çok merak edip
almıştık. Ali sevdi ama ben okudukça acı çektim resmen. Gerçekten de okurken
vücudumda anlamsız bir acı hissediyordum ve dayanamayıp yarım bırakmıştım.
Şubatta ilk bitirdiğim kitap bu oldu. Sevemedim hiç.
Cezmi:
Namık Kemal’in bu kitabını da yıllar önce alıp kitaplığa koymuştum. Balıkesir’deydi
ve bayram dönüşü getirmiştim İzmir’e. Sevdiğim bir kitap oldu.
Arkeolojinin
Delikanlısı Muhibbe Darga Kitabı: Bayılarak okuduğum bir söyleşi kitabıydı.
Ufkum genişledi resmen.
Balıkesir
Muhasebecisi: Kızlarağası Hanı’ndan aldım bu kitabı sırf isminde Balıkesir
geçiyor diye. İki oyun metni vardı içinde: Balıkesir Muhasebecisi ve Tanrı Dağı
Ziyafeti. İkisini de çok sevdim.
Caniler
Uyumaz: Balıkesir’den getirdim bunu geçen. Dedektif/polisiye hikâyelerini
sevmiyorum. Belki severim dedim ama olmadı.
İçimdeki
“Sen” Kırıntıları: Arkadaşım Özgür Gümüşsoy’un kitabı. Yine yıllardır
yarımdı ama bu kez sevmediğimden değil. Şiirler çok vurucuydu, o yüzden.
Pucca
Günlük #6 Şimdi Biz Neyiz: Pucca’nın kitabı çıktı ve ben okumasam olmazdı.
Milena’ya
Mektuplar: Kafka’yı seviyorum ama yazdıklarını pek sevemiyorum. Bu da yarım
kitaplarımdan biriydi, sonunda bitirdim.
Tehlikeli
Spor Ayakkabılar: Her ay bir çocuk kitabı okuma kuralı koydum kendime. Bir
de dokuz kitap olsun bu ayda da diye okudum, yalan yok.
Şimdilik Ocakta dokuz ve Şubatta dokuz
kitap okuyarak toplam on sekiz kitap okumuş oldum. Bu yıl için okuma hedefim
yetmiş beş. Bakalım diğer aylarda nasıl bir performans göstereceğim?
Siz şubatta neler okudunuz? Ortak
kitaplarımız var mı?
Gitmeden şalanjı da cevaplayayım.
13-
Asla cesaret edemeyeceğin bir şey?
Asla asla dememek lazım ama baya
düşündüm bu soruyu. Eskiden olsa yükseklik korkum var diye yüksek yerlere
çıkmam derdim ama eğitim turunda mecbur kalınca Sümela Manastırı’na da, Van
Kalesi’ne de hatta Nemrut’a da çıktım. Çıkmak ve inmek benim için çok zor olsa
da bir daha kim bilir ne zaman gelebileceğim diye kendimi cesaretlendirip
çıktım valla. Pişman değilim. Belki korkumu da yenmişimdir, bir daha o kadar
yüksek yere çıkma durumum olmadı çünkü.
Ama yılanlar var mesela. Hiç sevmem,
görüntüsü falan. Bir de dokunuyorlar ya. Onu yapamam sanırım.
Ali’ye sordum: böcek, kurbağa falan
yemek dedi. Hımm, ben çok zorda kalsam yerim herhalde. Kıtlık, savaş falan olsa
mesela. Allah yaşatmasın tabii, amin.
4 yorum:
Limonlu Pastanın Sıradışı Hüznü'nü ben de hiç sevmedim. Okuduktan sonra ee noldu şimdi dedim.
Bir Kafka okuma denememden sonra uzun bir süre yaklaşmayacağıma eminim :)
Bu arada Ali deyince aklıma geldi Manchester By The Sea'yi beğendi mi çok merak ettim bak :)
İzlemedi galiba @Handan. Ben izleyelim dedim ama daha indirmedi sanırsam. O indirip izliyor da.
Limonlu Pasta'nın öyle bir sıkıcılığı vardı, ben de anlamadım.
Kafka okumaya çalışmayacağım uzun bir süre. Gerçi Dava var kitaplıkta ama dursun şimdilik.
Limonlu Pasta'nın Sıradışı Hüznü'nü ben de okumuş ve çok sevememiştim. Olağanüstü güçleri olan bir kızı anlatıyordu diye hatırlıyorum. Keyifli okumalar...
@Gamzeesraersöz, erkek arkadaşım haricinde kimse sevmemiş galiba o kitabı. :)
Yorum Gönder