2 Mart 2017 Perşembe

Şubat Kitapları

         
         Çoğunluğunu hasta geçirdiğim Şubat ayında inatla okumaya çalışıp bir şeyler sıkıştırdım hayatıma. Kitap isimlerine tıklayarak kitap blogumdaki detaylı yorumlarına gidebilirsiniz.


         Limonlu Pastanın Sıradışı Hüznü: Bu kitabı ilk çıktığı zaman çok merak edip almıştık. Ali sevdi ama ben okudukça acı çektim resmen. Gerçekten de okurken vücudumda anlamsız bir acı hissediyordum ve dayanamayıp yarım bırakmıştım. Şubatta ilk bitirdiğim kitap bu oldu. Sevemedim hiç.


         Cezmi: Namık Kemal’in bu kitabını da yıllar önce alıp kitaplığa koymuştum. Balıkesir’deydi ve bayram dönüşü getirmiştim İzmir’e. Sevdiğim bir kitap oldu.


         Arkeolojinin Delikanlısı Muhibbe Darga Kitabı: Bayılarak okuduğum bir söyleşi kitabıydı. Ufkum genişledi resmen.


         Balıkesir Muhasebecisi: Kızlarağası Hanı’ndan aldım bu kitabı sırf isminde Balıkesir geçiyor diye. İki oyun metni vardı içinde: Balıkesir Muhasebecisi ve Tanrı Dağı Ziyafeti. İkisini de çok sevdim.
         Caniler Uyumaz: Balıkesir’den getirdim bunu geçen. Dedektif/polisiye hikâyelerini sevmiyorum. Belki severim dedim ama olmadı.


         İçimdeki “Sen” Kırıntıları: Arkadaşım Özgür Gümüşsoy’un kitabı. Yine yıllardır yarımdı ama bu kez sevmediğimden değil. Şiirler çok vurucuydu, o yüzden.


         Pucca Günlük #6 Şimdi Biz Neyiz: Pucca’nın kitabı çıktı ve ben okumasam olmazdı.


         Milena’ya Mektuplar: Kafka’yı seviyorum ama yazdıklarını pek sevemiyorum. Bu da yarım kitaplarımdan biriydi, sonunda bitirdim.


         Tehlikeli Spor Ayakkabılar: Her ay bir çocuk kitabı okuma kuralı koydum kendime. Bir de dokuz kitap olsun bu ayda da diye okudum, yalan yok.
         Şimdilik Ocakta dokuz ve Şubatta dokuz kitap okuyarak toplam on sekiz kitap okumuş oldum. Bu yıl için okuma hedefim yetmiş beş. Bakalım diğer aylarda nasıl bir performans göstereceğim?
         Siz şubatta neler okudunuz? Ortak kitaplarımız var mı?

         Gitmeden şalanjı da cevaplayayım.
         13- Asla cesaret edemeyeceğin bir şey?
         Asla asla dememek lazım ama baya düşündüm bu soruyu. Eskiden olsa yükseklik korkum var diye yüksek yerlere çıkmam derdim ama eğitim turunda mecbur kalınca Sümela Manastırı’na da, Van Kalesi’ne de hatta Nemrut’a da çıktım. Çıkmak ve inmek benim için çok zor olsa da bir daha kim bilir ne zaman gelebileceğim diye kendimi cesaretlendirip çıktım valla. Pişman değilim. Belki korkumu da yenmişimdir, bir daha o kadar yüksek yere çıkma durumum olmadı çünkü.
         Ama yılanlar var mesela. Hiç sevmem, görüntüsü falan. Bir de dokunuyorlar ya. Onu yapamam sanırım.

         Ali’ye sordum: böcek, kurbağa falan yemek dedi. Hımm, ben çok zorda kalsam yerim herhalde. Kıtlık, savaş falan olsa mesela. Allah yaşatmasın tabii, amin. 

4 yorum:

Handan dedi ki...

Limonlu Pastanın Sıradışı Hüznü'nü ben de hiç sevmedim. Okuduktan sonra ee noldu şimdi dedim.

Bir Kafka okuma denememden sonra uzun bir süre yaklaşmayacağıma eminim :)

Bu arada Ali deyince aklıma geldi Manchester By The Sea'yi beğendi mi çok merak ettim bak :)

Elif Ayvaz dedi ki...

İzlemedi galiba @Handan. Ben izleyelim dedim ama daha indirmedi sanırsam. O indirip izliyor da.

Limonlu Pasta'nın öyle bir sıkıcılığı vardı, ben de anlamadım.

Kafka okumaya çalışmayacağım uzun bir süre. Gerçi Dava var kitaplıkta ama dursun şimdilik.

Gamze Esra Ersöz dedi ki...

Limonlu Pasta'nın Sıradışı Hüznü'nü ben de okumuş ve çok sevememiştim. Olağanüstü güçleri olan bir kızı anlatıyordu diye hatırlıyorum. Keyifli okumalar...

Elif Ayvaz dedi ki...

@Gamzeesraersöz, erkek arkadaşım haricinde kimse sevmemiş galiba o kitabı. :)