1 Mayıs 2012 Salı

Keçi Kalesi Tırmanışı


Uzun ve bol fotoğraflı bir yazı baştan söyleyeyim. :))
Aslında bu yazının başlığının Elif’in Keçi Kalesine Tırmanamaması olması lazım. :)

Keçi Kalesi'nin uzaktan bir görünümü

Bu etkinliğimiz ÇYDD Kuşadası ve İzmir Torbalı şubelerinin ortak katılımı sonucu gerçekleşti. Keçi Kalesi Alaman Dağı’nda. Bize 540 metre yükseklikte olduğunu söylediler ama internette 300 metre diye çıkıyor. Helenistik döneme ait olduğu düşünülüyor. Köşeli taşlarla inşa edilmiş. Şöyle de bir efsanesi var:
Çok eski zamanlarda Selçuk - Belevi yöresinde bir kral yaşarmış. Kral karısı ve kızı ile çok mutlu bir hayat sürerken bir gün karısı ölmüş. Karısı ölünce tüm sevgisini kızına vermiş. Onu herkesten korumak için o yörenin en yüksek yerine bir kale yaptırmış. Korumaları için birçok askerle birlikte, kızını o kaleye yerleştirmiş.
Kızın güzelliği dillere destanmış. O yörede yaşayan bir çoban, kızı görmediği halde kıza aşık olmuş. Ama kıza ulaşmak imkansızmış. Çoban, tüm sevgisini kavalı ile dile getirmeye başlamış. Her gün saatlerce prensesi düşünerek kaval çalar ve ona ulaşamadığı için üzülürmüş. Bir gün yine kaval çalarken ağacın dalına bir güvercin konmuş. Çoban güvercinle dost olmuş, tüm dertlerini anlatmış.
Prenses için yazdığı mektubu prensese ulaştırmasını istemiş. Güvercin mektubu alıp uçmuş,
prensesin penceresine konmuş.
Pencerede kuşu gören prenses çok sevinmiş. Güvercini eline alınca ayağındaki mektubu görüp okumuş. Prenses de görmediği, hiç tanımadığı halde mektubu gönderen çobanı sevmiş. Hemen cevap yazıp güvercinle göndermiş.
Bu böyle sürüp gitmiş.
Çoban prensesi görmeyi çok istiyormuş, ama ne mümkün! Bir gün karşısına bir dede çıkmış.
Çobana derdini sormuş, çoban da derdini anlatmış. Dede çobana prensesi görmesi için neler
yapması gerektiğini söylemiş. Çoban dedenin dediklerini yapmış.
Akşam olunca keçilerinin her iki boynuzuna da fener bağlamış, kaleye doğru keçileri sürmüş.
Kaledeki askerler, boynuzlarında fenerlerle kaleye doğru gelen keçileri görünce düşman askeri sanıp, kalabalıklığından korkup kaçmışlar. Çoban da prensesine kavuşmuş.
Durumu öğrenen kral, önce çok kızmış ama sonra onların birbirlerine karşı olan sevgilerini görünce çoban ile prensesi evlendirmeye karar vermiş. Onlara güzel bir düğün yapmış. Selçuk yakınlarındaki kalenin adı da “Keçi Kalesi” olmuş.

Sabah 9’da belediyenin önünde buluşuldu. Orada sucuk ekmek yenileceği için daha önceden alınan malzemeler bizim dolaba konulmuştu. O yüzden beni en son aldılar. Evim merkezde Kuşadası’nda ve her toplantıda merkezi üs olarak kullanılıyor. :)) İşte o yüzden herkes minibüse doluştuktan sonra beni almaya geldiler. Tabii malzemeleri erkekler taşıdı. :P
Tabii herkes uykulu uykulu sabah sabah. Ama yine de eğlene eğlene gittik Torbalı’dan gelecek arkadaşlarımızla buluşacağımız yere. Bu Alaman Dağı’nın eteği oluyor yani. :) Onlarla buluştuktan sonra yolculuk başladı.




Keçi yolundan tırmanıyoruz tabii. Ama ben daha dağın eteğinde zorlanmaya başladım. Bacaklarıma kramp girdi. Yarı yola kadar iki dakikada bir dinlene dinlene çıktım. Arkadaşın yardımı olmasaydı çıkamayacaktım belki de. Hatta bir ara çıkmaktan bile vazgeçmiştim ama zorla da olsa çıktım işte. :) 
En önce varan arkadaşlarımız poz vermeye başlamışlar bile. :))

Manzarası da böyle. Yukarı çıktığınızda tüm bu ova sizinmiş gibi hissediyorsunuz.  :) 



E acıktık tabii. :))


Bir görünüm daha


70 kişi falandık toplamda. 


Bu da en son giderken çektiğim bir fotoğraf.


Bu kale turizme kazandırılmalı bence. Başka tarafta yolu varmış ama bizim etkinliğimizin adı tırmanış olduğu için tırmandık haliyle. :) Restorasyon çalışmaları başlayacakmış diye duydum ben ama umarım doğrudur ve yakın zamanda başlar. Çünkü çoğu yeri yıkılmış. 




Hiç yorum yok: