Uzun ve bol fotoğraflı bir yazı baştan söyleyeyim. :))
Aslında
bu yazının başlığının Elif’in Keçi Kalesine Tırmanamaması olması lazım. :)
Keçi Kalesi'nin uzaktan bir görünümü
Bu
etkinliğimiz ÇYDD Kuşadası ve İzmir Torbalı şubelerinin ortak katılımı sonucu
gerçekleşti. Keçi Kalesi Alaman Dağı’nda. Bize 540 metre yükseklikte olduğunu
söylediler ama internette 300 metre diye çıkıyor. Helenistik döneme ait olduğu
düşünülüyor. Köşeli taşlarla inşa edilmiş. Şöyle de bir efsanesi var:
Çok eski zamanlarda Selçuk - Belevi yöresinde bir kral yaşarmış. Kral
karısı ve kızı ile çok mutlu bir hayat sürerken bir gün karısı ölmüş. Karısı
ölünce tüm sevgisini kızına vermiş. Onu herkesten korumak için o yörenin en
yüksek yerine bir kale yaptırmış. Korumaları için birçok askerle
birlikte, kızını o kaleye yerleştirmiş.
Kızın güzelliği dillere destanmış. O yörede yaşayan bir çoban, kızı
görmediği halde kıza aşık olmuş. Ama kıza ulaşmak imkansızmış. Çoban, tüm
sevgisini kavalı ile dile getirmeye başlamış. Her gün saatlerce prensesi
düşünerek kaval çalar ve ona ulaşamadığı için üzülürmüş. Bir gün yine kaval
çalarken ağacın dalına bir güvercin konmuş. Çoban güvercinle dost olmuş, tüm
dertlerini anlatmış.
Prenses için
yazdığı mektubu prensese ulaştırmasını istemiş. Güvercin mektubu alıp uçmuş,
prensesin penceresine konmuş.
prensesin penceresine konmuş.
Pencerede
kuşu gören prenses çok sevinmiş. Güvercini eline alınca ayağındaki mektubu
görüp okumuş. Prenses de görmediği, hiç tanımadığı halde mektubu gönderen
çobanı sevmiş. Hemen cevap yazıp güvercinle göndermiş.
Bu böyle
sürüp gitmiş.
Çoban
prensesi görmeyi çok istiyormuş, ama ne mümkün! Bir gün karşısına bir dede
çıkmış.
Çobana
derdini sormuş, çoban da derdini anlatmış. Dede çobana prensesi görmesi için
neler
yapması gerektiğini söylemiş. Çoban dedenin
dediklerini yapmış.
Akşam olunca
keçilerinin her iki boynuzuna da fener bağlamış, kaleye doğru keçileri sürmüş.
Kaledeki
askerler, boynuzlarında fenerlerle kaleye doğru gelen keçileri görünce düşman
askeri sanıp, kalabalıklığından korkup kaçmışlar. Çoban da prensesine kavuşmuş.
Durumu öğrenen kral, önce çok kızmış ama sonra onların birbirlerine
karşı olan sevgilerini görünce çoban ile prensesi evlendirmeye karar vermiş.
Onlara güzel bir düğün yapmış. Selçuk yakınlarındaki kalenin adı da “Keçi
Kalesi” olmuş.
Sabah
9’da belediyenin önünde buluşuldu. Orada sucuk ekmek yenileceği için daha
önceden alınan malzemeler bizim dolaba konulmuştu. O yüzden beni en son
aldılar. Evim merkezde Kuşadası’nda ve her toplantıda merkezi üs olarak
kullanılıyor. :)) İşte o yüzden herkes minibüse doluştuktan sonra beni almaya
geldiler. Tabii malzemeleri erkekler taşıdı. :P
Tabii herkes uykulu uykulu sabah sabah. Ama yine de eğlene eğlene gittik Torbalı’dan gelecek arkadaşlarımızla buluşacağımız yere. Bu Alaman Dağı’nın eteği oluyor yani. :) Onlarla buluştuktan sonra yolculuk başladı.
Keçi yolundan tırmanıyoruz tabii. Ama ben daha dağın eteğinde zorlanmaya başladım. Bacaklarıma kramp girdi. Yarı yola kadar iki dakikada bir dinlene dinlene çıktım. Arkadaşın yardımı olmasaydı çıkamayacaktım belki de. Hatta bir ara çıkmaktan bile vazgeçmiştim ama zorla da olsa çıktım işte. :)
En önce varan arkadaşlarımız poz vermeye başlamışlar bile. :))
Manzarası da böyle. Yukarı çıktığınızda tüm bu ova sizinmiş gibi hissediyorsunuz. :)
E acıktık tabii. :))
Bir görünüm daha
70 kişi falandık toplamda.
Bu da en son giderken çektiğim bir fotoğraf.
Bu kale turizme kazandırılmalı bence. Başka tarafta yolu varmış ama bizim etkinliğimizin adı tırmanış olduğu için tırmandık haliyle. :) Restorasyon çalışmaları başlayacakmış diye duydum ben ama umarım doğrudur ve yakın zamanda başlar. Çünkü çoğu yeri yıkılmış.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder