Mim konusu; en
sevdiğim, izlemekten asla sıkılmayacağım üç filmi, neden bu kadar beğendiğimi
de ekleyerek yazmak. Sevgili Erdi mimledi beni de. Ne zamandır takip ettiğim
bloglarda görüyordum bu mimi. İtiraf etmek gerekirse korkuyordum bana da
gelirse diye. Çünkü bu mimi ilk gördüğüm andan itibaren bir liste oluşturmaya
çalışıyorum kafamda ama olmuyor, olmuyor. Bir türlü bir liste oluşturamıyorum
hatta birinci haricinde hiçbir yere koyamıyorum sevdiğim filmleri. Hepsi
birinci benim için. Gönlümün birincileri. :P
Başlayalım
bakalım:
Amelie: Bu filmi her izleyişimde çocukluğumdan
bir kareye takılıyor gözüm. Sanki o kız benim. Kendimle bağdaştırdığımdan
herhalde bu kadar çok sevmem.
Büşra: Filmin konusu şu: Cumhuriyetçi çizgide
bir gazetenin editörüyle yapılan bir iş görüşmesinin can sıkıcı finalinde ilk
kez karşılaşan Büşra ile gazeteci – yazar Yaman Göktuğ’un yolu, Yaman’ın olay
çıkardığı bir televizyon programının sonrasında tekrar kesişir. Tam da Büşra
için ailesinin söz keseceği bir zamana denk gelen bu karşılaşmalar; Büşra ve
Yaman’ın içinde, özlerindeki benzerliğe göre değer kazanan bir yakınlaşmaya yol
açar. Önyargılar, çevre baskısı, Yaman’ın yoga hocası sevgilisi Alara,
Büşra’nın tutucu ama kişiliği gelgitlerle dolu sözlüsü Ferit ve tüm bunların
yarattığı absürd engellerle dolu bir macera. Aslında bu filmi sadece şu cümleyi
sevdiğim için belki 5 kez belki de 10 kez izledim. İzlemeye de devam edeceğim:
‘Maden suyu değil, masal suyu içirmiş.’ Alara, Yavuz ve Büşra’yla cadılar bayramı
için gittiği barda Büşra’nın sodasına uyuşturan ve halüsinasyonlara sebep olan
bir bitki atıyor ve Büşra bu cümleyi ayıldıktan sonra kuruyor.
Kaybedenler Kulübü: Tamam, kabul ediyorum. Bu filmi
izlememdeki en büyük etken kadrosunda Nejat İşler’in de olmasıydı. Bu adamı çok
seviyorum ve oynadığı hiçbir dizi ya da filmi kaçırmadım. Ama filmi izleyince
onu da çok sevdim. Bu nasıl bir yalnızlıktır abi! Hem kim bu Erol Egemen?!
Black Swan: Aydın’dayken bu filmi tesadüfen aldım
doğrusunu söylemek gerekirse. Filmcide ismine vurulmuştum ve hiç oyuncularına
falan da bakmamıştım. Ama yurda döndüğümde baktım ki Natalia Portman oynuyormuş
başrolde. İzledim ve çok beğendim. Bu tür sanrılı, halüsinasyonlu, delilik dolu
fimleri çok seviyorum. Bilmem neden?! :P
Fight Club: Bu filmi sevmemin nedeni Black Swan’ınkiyle hemen hemen aynı. Zaten Black
Swan için Fight club’ın dişi versiyonu diyorlar. Olsun. Ben seviyorum.
Ejderha Dövmeli Kız, Ateşle Oynayan Kız:
Bu filmleri de çok
seviyorum. O kızın hayatını çok merak ediyorum ya. Kitaplarını okumadım. Ama
filmlerini sevdim. Arı Kovanına Çomak
Sokan Kız’ı daha izlemedim.
Uff, yoruldum.
Daha çok var aslında. Mesela daha Up
(Yukarı Bak) var. Daha The Notebook
var. Ne bileyim Çingeneler Zamanı, Gönül Yarası, Girdap, Bitmeyen Aşk, Persepolis, Barda, Anlat İstanbul, Mustafa Hakkında Herşey, Sil Baştan, Paris’te Son Konser, Vahiyler,
Cennet, Gitar, İçimdeki Deniz, Ağır Roman, Koku, Prensesin Uykusu, Seni Seviyorum NewYork, Akvaryum, İncir Reçeli, İstanbul
Kanatlarımın Altında falan da var.
2 yorum:
Cevapladığın için teşekkürler :)
Ben de zorlanmıştım bir sürü film var beğendiğim ama bir kaçını yazabildim... İzlediklerinin bir çoğunu bennde izleyip beğenmiştim çok güzel filmler
Teşekkürler.
Mimlediğin için de teşekkürler. ;)
Yorum Gönder