16 Ağustos 2011 Salı

3 tane de değil 5 tane de…


Mim konusu; en sevdiğim, izlemekten asla sıkılmayacağım üç filmi, neden bu kadar beğendiğimi de ekleyerek yazmak. Sevgili Erdi mimledi beni de. Ne zamandır takip ettiğim bloglarda görüyordum bu mimi. İtiraf etmek gerekirse korkuyordum bana da gelirse diye. Çünkü bu mimi ilk gördüğüm andan itibaren bir liste oluşturmaya çalışıyorum kafamda ama olmuyor, olmuyor. Bir türlü bir liste oluşturamıyorum hatta birinci haricinde hiçbir yere koyamıyorum sevdiğim filmleri. Hepsi birinci benim için. Gönlümün birincileri. :P
Başlayalım bakalım:
Amelie: Bu filmi her izleyişimde çocukluğumdan bir kareye takılıyor gözüm. Sanki o kız benim. Kendimle bağdaştırdığımdan herhalde bu kadar çok sevmem.




Büşra: Filmin konusu şu: Cumhuriyetçi çizgide bir gazetenin editörüyle yapılan bir iş görüşmesinin can sıkıcı finalinde ilk kez karşılaşan Büşra ile gazeteci – yazar Yaman Göktuğ’un yolu, Yaman’ın olay çıkardığı bir televizyon programının sonrasında tekrar kesişir. Tam da Büşra için ailesinin söz keseceği bir zamana denk gelen bu karşılaşmalar; Büşra ve Yaman’ın içinde, özlerindeki benzerliğe göre değer kazanan bir yakınlaşmaya yol açar. Önyargılar, çevre baskısı, Yaman’ın yoga hocası sevgilisi Alara, Büşra’nın tutucu ama kişiliği gelgitlerle dolu sözlüsü Ferit ve tüm bunların yarattığı absürd engellerle dolu bir macera. Aslında bu filmi sadece şu cümleyi sevdiğim için belki 5 kez belki de 10 kez izledim. İzlemeye de devam edeceğim: ‘Maden suyu değil, masal suyu içirmiş.’ Alara, Yavuz ve Büşra’yla cadılar bayramı için gittiği barda Büşra’nın sodasına uyuşturan ve halüsinasyonlara sebep olan bir bitki atıyor ve Büşra bu cümleyi ayıldıktan sonra kuruyor.
Kaybedenler Kulübü: Tamam, kabul ediyorum. Bu filmi izlememdeki en büyük etken kadrosunda Nejat İşler’in de olmasıydı. Bu adamı çok seviyorum ve oynadığı hiçbir dizi ya da filmi kaçırmadım. Ama filmi izleyince onu da çok sevdim. Bu nasıl bir yalnızlıktır abi! Hem kim bu Erol Egemen?!
Black Swan: Aydın’dayken bu filmi tesadüfen aldım doğrusunu söylemek gerekirse. Filmcide ismine vurulmuştum ve hiç oyuncularına falan da bakmamıştım. Ama yurda döndüğümde baktım ki Natalia Portman oynuyormuş başrolde. İzledim ve çok beğendim. Bu tür sanrılı, halüsinasyonlu, delilik dolu fimleri çok seviyorum. Bilmem neden?! :P
Fight Club: Bu filmi sevmemin nedeni Black Swan’ınkiyle hemen hemen aynı. Zaten Black Swan için Fight club’ın dişi versiyonu diyorlar. Olsun. Ben seviyorum.
Ejderha Dövmeli Kız, Ateşle Oynayan Kız: Bu filmleri de çok seviyorum. O kızın hayatını çok merak ediyorum ya. Kitaplarını okumadım. Ama filmlerini sevdim. Arı Kovanına Çomak Sokan Kız’ı daha izlemedim.

Uff, yoruldum. Daha çok var aslında. Mesela daha Up (Yukarı Bak) var. Daha The Notebook var. Ne bileyim Çingeneler Zamanı, Gönül Yarası, Girdap, Bitmeyen Aşk, Persepolis, Barda, Anlat İstanbul, Mustafa Hakkında Herşey, Sil Baştan, Paris’te Son Konser, Vahiyler, Cennet, Gitar, İçimdeki Deniz, Ağır Roman, Koku, Prensesin Uykusu, Seni Seviyorum NewYork, Akvaryum, İncir Reçeli, İstanbul Kanatlarımın Altında falan da var.

2 yorum:

Erdi Karadeniz dedi ki...

Cevapladığın için teşekkürler :)
Ben de zorlanmıştım bir sürü film var beğendiğim ama bir kaçını yazabildim... İzlediklerinin bir çoğunu bennde izleyip beğenmiştim çok güzel filmler

Elif Ayvaz dedi ki...

Teşekkürler.
Mimlediğin için de teşekkürler. ;)