Benim için arkadaş kelimesi bile çok
büyük bir sorun. Herkesten arkadaş olmaz, olmuyor da. Dost ise çok ayrı bir
yazının konusu. Fazla da dostum yok zaten. Olmamalı da bence.
Bir süredir hayatımda bazı
sadeleştirmelere gittim. Eşyalar, kozmetik ürünleri ve hatta kitaplarda bile. Kitaplar
da ayrı bir konu tabii. Kitaplarla aram iyidir. Yani ben öyle düşünüyorum
tabii. Ama artık çok fazla kitap almıyorum. Buna son iki yıldır falan devam
ediyorum sanırım. Almıyorum çünkü hiçbir yere sığamıyorum. Ah, bir de taşınırken
çok zor oluyor. Eşyamdan çok kitap kolim oluyor. Bir de artık kütüphanemde
sevmediğim kitapları barındırmak istemiyorum. Ve tabii bir de e-kitaplar var. Üç
nesil sonraki torunuma yetecek kadar çok e-kitabım var, belki de daha fazla,
bilemiyorum. Bu yüzden sadece kütüphanemde olmasını istediğim kitapları
alıyorum.
Gelelim arkadaş konusuna… Üniversite
bitince Kuşadası’ndan ayrılıp İzmir’e yerleştim biliyorsunuz. Oradaki
hayatımdan uzaklaştım haliyle. Taşındıktan sonra bazı arkadaşlarım ya da
arkadaş dediklerim tavır aldılar bana. Gittim diye. Ama herkes kendi hayatını
yaşıyorken bu tavrın sebebini anlayamadım hiç. Kendi yolumda ilerleyebilmem
için buraya gelmem gerekiyordu. Başka bir çözümü de varmış aslında bu yolun ama
o zamanki kafamla düşünememişim işte bunu. Taşınmadan da Japonca kursuna
gidebilirmişim mesela ama çok zor olacaktı. Ve kurs için de sezonun bitmesini
beklemem gerekecekti falan filan. İzmir’e taşınmak daha kolay geldi gözüme. İnsanların
içinde bulunduğum durumu ya da yönümü anlamalarını beklemiyorum ama
yargılamalarını da anlayamıyorum doğrusu.
Geçen gün Facebook’ta bir arkadaşımın
beni sildiğini gördüm. :) Güldüm tabii hala böyle şeyler var mı ya diye… Kendi
kendine tavır almış bana. Canı sağolsun. Ama bu hareketi komik bulduğumu da
söylemeden geçemeyeceğim.
Öyle işte. İşine yaramıyorsan, kendi
yolunda yürüyorsan yoksun onlar için.
Ne diyelim. Bu da onun yolu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder