İki gecedir deli gibi yağmur yağıyor. Sonra
da gündüz sanki bütün gece yağmamış gibi günlük güneşlik geçiyor. Yağmurdan mıdır
bugün çok geç kalktığımdan mıdır yattığım halde uyuyamadım bir türlü. Döndüm döndüm
durdum. Bari gidip “Filiz Hiç Üzülmesin”i bitireyim dedim ve onu bitirdim. Sonra
bloga yazısını da yazdım. Buradan okuyabilirsiniz. Ama uyku hala yok.
Gelmeyen uyku yapmışlar baksana. E maden
gelmiyor, şu kaç gündür aklımı kurcalayan, repliklerini bir türlü aklımdan
çıkaramadığım Tehlikeli Oyunlar’ı da yazayım da aradan çıksın o da.
Geçtiğimiz Cuma tiyatroda “Tehlikeli
Oyunlar” oynadı. Tek kişilikti. İlk kez tek kişilik bir oyun izledim bu arada. Neden
bu kadar etkilendim bilmiyorum. Ya da biliyorum aslında. İşte ben bu aralar tam
o sınırdayım. Düşle gerçek karışmış gibi. Hikmet gibiyim. Erdem Şenocak çok
iyiydi bir kere. Role de tam uyduğunu düşünüyorum.
Bu arada
bir süredir metin yazarlığı yapıyorum ben. Paraya ihtiyacım var aslında. Durumum
sıkışık bir süredir. Garip de geliyor doğrusu ısmarlama yazı yazmak. Tamam,
zaman zaman dergilere, sitelere falan da yazıyordum konu belirtilince. Ama son
senelerde nedense bu işi para için yapamacağımı düşünüp duruyordum. Ama işte
durumlar… Bu kadar sıkışınca en iyi bildiğim işi yapayım dedim ve balıklama
daldım işin içine. Şimdilik iyi gidiyor sanki. İlk başlarda zorlansam da daha
iyiyim sanki şu ara. Hem her gün yazıyor olmak da iyi geldi sanki. Kafamda sürekli
yazı fikirleri beliriyor. Yeni öyküler düşünüyorum. Yarım romanıma kafa
yoruyorum. Biraz uykusuz kalıyorum ama halimden memnunum doğrusu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder