11 Ocak 2012 Çarşamba

Çamaşır Sorunu


Geçen yıl yurtta kalıyordum Aydın'da. Ve koskoca yurtta 3 tane çamaşır makinası vardı. Bildiğimiz, evlerdeki makinalardan. Kapan yıkıyordu valla çamaşırını. Bir de bittiği an gidip çıkarmazsan çıkarıp yere ya da makinanın üstüne gelişi güzel yığıyorlardı.
Buna şöyle bir çözüm bulmuştum ben. Cumartesi ya da pazarları yıkardım genelde. O zaman da sabah 6da kalkar, çamaşırlarımı atardım makinaya. Sonra gider yatardım. İki saat sonra da çıkartır asardım. Kimsenin yüzünü görmez, kimseyle tartışmazdım sıra yüzünden falan.
Ama alerjik bir bünyem var. Hatta elimde egzama var. O yüzden önce bir yarım saat falan benden öncekinin deterjan kalıntıları gitsin diye boş çalıştırırdım makinayı.
Bu yıl Kuşadası'ndayım. Apartta kalıyorum. Aşağıda makina var ve ücretli. Hem çok para alıyorlar hem de başka müşterilerin eşyalarıyla karıştırıyorlar. Sadece öğrenci de kalmıyor apartta. Turistler ya da gecelik müşteriler falan da kalıyor. O yüzden düşününce bile midem bulanıyor, orada yıkatamıyorum. Götürebileceğim bir yer de yok. Elimde yıkıyorum mecburen.
Allah'tan soğuk değil burası da kalın giysim yok. Onları yıkamak da sıkmak da çok zor olurdu yoksa.
Şeytan diyor git bir çamaşır makinası al. Ama tesisat yok odalarda. Hadi şeytana uy, onu da yaptır. Bu kez çok daha büyük bir sorun çıkıyor önümüze. Yazın burayı boşaltmak zorundayım. Turistlere kiralıyorlar çünkü. Koskoca makinayı n’apacağım? Nereye götüreceğim. Bıraksam burada canını çıkarırlar, seneye bana bir şey kalmaz.
Aslında bir arkadaşta küçük, taşınabilir bir çamaşır makinası görmüştüm. Gerçi onun her şeyini kendin yapıyorsun ama en azından yıkıyor. Merdaneli makine gibi düşünün. 2 ya da 3 kiloluk bir haznesi var. Suyunu, deterjanını kendin koyuyorsun. O yıkıyor. Sonra sen sıkıyorsun. Ama işte en azından yıkıyor. Keşke ben de öyle bir şey bulabilsem. O bile işimi görür.

Hiç yorum yok: