Geçen
yıl yurtta kalıyordum Aydın'da. Ve koskoca yurtta 3 tane çamaşır makinası vardı.
Bildiğimiz, evlerdeki makinalardan. Kapan yıkıyordu valla çamaşırını. Bir de
bittiği an gidip çıkarmazsan çıkarıp yere ya da makinanın üstüne gelişi güzel
yığıyorlardı.
Buna
şöyle bir çözüm bulmuştum ben. Cumartesi ya da pazarları yıkardım genelde. O
zaman da sabah 6da kalkar, çamaşırlarımı atardım makinaya. Sonra gider
yatardım. İki saat sonra da çıkartır asardım. Kimsenin yüzünü görmez, kimseyle
tartışmazdım sıra yüzünden falan.
Ama alerjik
bir bünyem var. Hatta elimde egzama var. O yüzden önce bir yarım saat falan
benden öncekinin deterjan kalıntıları gitsin diye boş çalıştırırdım makinayı.
Bu
yıl Kuşadası'ndayım. Apartta kalıyorum. Aşağıda makina var ve ücretli. Hem çok
para alıyorlar hem de başka müşterilerin eşyalarıyla karıştırıyorlar. Sadece
öğrenci de kalmıyor apartta. Turistler ya da gecelik müşteriler falan da
kalıyor. O yüzden düşününce bile midem bulanıyor, orada yıkatamıyorum.
Götürebileceğim bir yer de yok. Elimde yıkıyorum mecburen.
Allah'tan
soğuk değil burası da kalın giysim yok. Onları yıkamak da sıkmak da çok zor
olurdu yoksa.
Şeytan
diyor git bir çamaşır makinası al. Ama tesisat yok odalarda. Hadi şeytana uy,
onu da yaptır. Bu kez çok daha büyük bir sorun çıkıyor önümüze. Yazın burayı
boşaltmak zorundayım. Turistlere kiralıyorlar çünkü. Koskoca makinayı
n’apacağım? Nereye götüreceğim. Bıraksam burada canını çıkarırlar, seneye bana
bir şey kalmaz.
Aslında
bir arkadaşta küçük, taşınabilir bir çamaşır makinası görmüştüm. Gerçi onun her
şeyini kendin yapıyorsun ama en azından yıkıyor. Merdaneli makine gibi düşünün.
2 ya da 3 kiloluk bir haznesi var. Suyunu, deterjanını kendin koyuyorsun. O
yıkıyor. Sonra sen sıkıyorsun. Ama işte en azından yıkıyor. Keşke ben de öyle
bir şey bulabilsem. O bile işimi görür.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder