19 Şubat 2017 Pazar

Siz Bu Yazıyı Okurken...

         
         Siz bu yazıyı okurken ben çok uzaklarda olacağım. Şaka şaka, Karşıyaka’da olacağım. Japonca kursumda yani. Bir haftadır geçmek bilmeyen bir hastalıkla boğuşuyorum. Pazar günü kurstan döndüğümde birden bire vücudum ağrımaya başladı. Hemen bir takviye alsam da pazartesiye şiş bir boğazla ve müthiş bir vücut ağrısıyla başladım. Bademciklerim şişmiş ve üstüne boğaz iltihabına dönüşmüştü. Çok uzun zamandır bu kadar kötü olmamıştı boğazım. Epey süründürdü beni, itiraf ediyorum. Ama Ali sağolsun, akşamları içirdiği adaçayları ve sıcak su-limon-ballı karışımı sayesinde şu an çok daha iyiyim. Sesim hala pek çıkmıyor ama en azından yutkunabiliyorum.
         Tadım tuzum olmadığından bir haftadır kitap da okuyamıyorum. En çok bu canımı sıkıyor işte. Neyse olan oldu artık. Şu andan itibaren kendimi iyileşmiş sayıyorum.
         Çok konuştum. Gelelim çelıncın ikinci sorusuna.
         2- Çocukluk eğlencen neydi?
         Valla ben çocukken bizim oralar hep boş arsaydı. Balıkesir Merkez’de oturmamıza rağmen bizim mahalle biraz dışta kalırdı ve yapılaşma yeniydi. O yüzden de Balıkesirliler orayı Dağınık Evler diye bilir hatta. İşte benim çocukluğum o boş arsalarda oynayarak geçti. Oyun oynayacak alanımız çoktu yani bizim. Bir de benim yaşıtım çok arkadaşım vardı. Sonra onlarla ilkokul ve ortaokul arkadaşı da oldum hatta. Hala da görüşüyorum ya o da ayrı bir güzellik. :) Çok daha küçükken grup halinde oynanabilecek ne oyun varsa oynardık; saklambaç, yakan top, ortada sıçan, (bu ikisi aynı oyun muydu, hatırlayamadım şimdi)… Biraz daha büyüdükten sonra evlerin dışındaki merdivenlerine oturur sohbet ederdik; okullar açıksa hafta sonları, yazları ise geceleri…
         Bir de ben yine küçükken yağmur yağdıktan sonra çıkan sümüklüböcek ve solucanları sayardım. :D Her seferinde değişik bir çiçek çıkmış mı diye bakıp onlara isim uydururdum bir de.
         Bir başka eğlencem ise babamın patronunun benim için yolladığı defterlerdi. Babam okula giderken kullanırsın diye verirdi o defterleri bana. Bense hep içine resim çizerdim. :)
         Aaa… Az kalsın unutuyordum. Perşembe günleri benim de okuduğum Mehmet Akif Ersoy İlköğretim Okulu’nun önünden başlayan pazara giderdik annemle. Bana hep fasülye şeker alırdı. En büyük eğlencelerimden biri Perşembe pazarlarını beklemekti. Bu ben okula başlayıncaya kadar sürdü sanırım. Çünkü sonraki yıllarda fasülye şeker yediğimi hatırlamıyorum. Keşke yine bulsam.
         Kışın komşularımız oturmaya gelirdi ve kışları da sık sık elektrik kesilirdi. Gelen komşunun çocuğu varsa onunla ellerimizle şekiller yapıp gölgeleriyle eğlenirdik.
         Annem patlamış mısır patladığında her birini bir hayvana benzetirdim. Bu tavşan, bu ördek falan…

         Şimdilik aklıma gelenler bunlar oldu. Düşünsem daha çok çıkar da yoruldum biraz. Gideyim uzanayım. 

Hiç yorum yok: